Salı, Şubat 24, 2009

BÜTÜNDÜK, MİLLETTİK, TÜRK'TÜK...

Sevdâ eylemiştik sevgilerimizi. Dağlara yönelmiştik Ferhat'ça! Kurşunlardan esas duruşlar almıştık, dar ağaçlarından merâsim kıtası selâmları...
Sırtımızı kahpelere nişangâh, sînemizi körük eylemiştik dağları eritsin diye Ocak'lara...
"Milliyetçi Türkiye" koymuştuk Türk'ün ikinci Ergenekon'unun adını. İkinci Ergenekon'dan, Turan'a sefere çıkılacaktı Kur'an rehberliğinde...
Aksakallarımızla, ülküdaşlarımızla; 26 Ağustos 1971'de, Malazgirt'e tepeden bakan tepelerin yamacında, kavilleşmiştik binlerce Türk, Allah(c.c.)'a and içmiştik Başbuğumuz'un huzûrunda! Çoğumuz ülkücü de değildik! Aynı sefere gönüllü katılan "Genç Osmanlar"dık bıyıkları tarak tutmayan!
Tuğumuz vardı Üç Hilâl'li, Başbuğumuz vardı çevresi aksakallı... Malazgirt'te çayırların yataklık, taşın yastıklık edeceğini kim söylese inanmazdık. Çayır yatak ılıklığında, taşlar yastık yumuşaklığında, binlerce Türk'ün nefesiyle gök sıcak, Başbuğ'un komutasında yol açık, 900 yıl önce Sultan Alparslan'ın Malazgirt'e vurduğu Türk mührü, taptaze dipdiriydi!...
Malazgirtliler milleti, millet adına ülkücüler Malazgirtlileri sarıp sarmalamıştı. Ne alt kimlik vardı, ne de üst kimlik! Malazgirt Zaferi'nin 900. yıldönümünde Malazgirt'te toplanmış ülkücülerle Malazgirtliler birdik, bütündük, millettik! Sevdâlaştırıp sevgilerimizi, sunmuştuk Malazgirt'te. Karşılık olarak Türkçe muhabbet almıştık "Ne mutlu Türk'üm diyene." diyen millet fertlerinden...
1973 Yılı'nda, Erzurum'un Karayazı'sında, tutukluyken, hükümlü ve tutuklular arasında Kürtçe bilmeyen üç kişiydik. Moskova ve Erivan'dan Kürtçe yayın yapan radyolara itiraz ederek
"Neden Türkiye Cumhuriyeti olarak biz Kürtçe yayın yapmıyoruz?" diye soran mektuplar yazabilecek kadar cezaevinde de olsak birdik kardeşlerimizle!
Biz üç kişi, onlar kadar Kürt'tük. Onlar, yetmişten fazla kişi, bizim kadar Türk'tü. Kimse öteki değildi, kimse beriki edâsıyla kabına çekilmemişti. Sevdâlaştırmıştık sevgilerimizi ve aslâ sakınmamıştık bir birimizden. Birdik, beraberdik, iriydik, diriydik, hep berâber, Türk Milletiydik... Gûya fikir taassûbu ile yapılan, çok sert, silâhlı bir kavgadan tutukluyduk. Dışarda kurşunlaştığımız kişilerin birinci dereceden yakınlarıyla bir aradaydık ve hasımlarımızın içerdeki yakınları, kavgamızı çocuk dalaşı sayıp bize hiç öteki gözüyle bakmamışlardı! Bizim de aklımıza, ötekiler gözüyle bakmak gelmemişti!...
Çok sert bir kavganın tortularına rağmen hâlâ Karayazı'lı Kürt dostlarımız var. Basîretsiz siyâsilerin aymaz davranışları yüzünden onlarca yıldır devlete ihânet eden, devlet-millet haini PKK'lılara rağmen Kürt Ülküdaşlarımız var. Sevdâ eyleyip sevgilerimizi, paylaşmıştık çünkü milletliğimizle. Sevgi alış verişi yapmıştık birliğimizle. Sonunda şifremizi çözdüler!...
Sevdâlaştırdığımız, kaynaştırdığımız sevgimizi, milletliğimizi hedef aldılar, birliğin yüz karaları! PKK'nın siyâsal temsilcilerine oy vermeyenler, savaşa oy verirlermiş! Önümüzde sandık var!
Ooooy ki oy!...
Demokratik yetkili yetkililer; ya bu densizlere hadlerini bildirin ya da -milletin su kesen sabrını hatırlatarak- millî öfkeden koruyun bu salak piyonları!...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: