Cumartesi, Şubat 21, 2009

İPİN UCU...

"Sevigen’in ipini Sav çekti."(Hürriyet)

Sevigen'in istifâsıyla CHP tabanının, bilhassa İstanbul'da Kılıçdaroğlu'nun aldığı derin nefese geçmeden, "Yitik Zaman"da, biraz geriye gideceğim.
Erzurum'dan, bir Erzurum delisi'nden, bir Erzurum sevdâlısı'ndan bahsedeceğim. Gençlik, delikanlılık, öğrencilik yıllarımdan arkadaşım bu Erzurum sevdâlısı... Her yerin, her yörenin elbette kendine has özellikleri, güzellikleri vardır ama her yöreyi güzellikleriyle destekleyen güzel insanları unutursak, yörenin güzellik târifi eksik kalır.
Nazmi Ilıcalı, insânî güzelliğini coğrafyasına, doğduğu-doyduğu ve yıllardır sayısız insanının doymasına vesîle olduğu topraklarına katabilen bir insan... Doğu Anadolu Tarımsal Üreticiler ve Besiciler Birliği`nin kurucu başkanı Nazmi Ilıcalı.
Nazmi, eski/meyen solculardan. Klâsik Paşacı CHP'li bir ailenin çocuğu. İslâmı ve İslâmiyeti ihlâsla yaşayan, yaşadıklarıyla yaşattıklarının farkında olmayacak kadar, yaşadıklarıyla yaşattıklarına vesîle olduklarıyla övünmeyecek kadar mütevekkîl, edepli bir ailenin solcu çocuğu...
Yıllardır Nazmi ile, birbirimize özelleştirdiğimiz bir hitâbımız var. Ben ona; "Komünist Gardaş", o bana; "Faşist Gardaş" deriz... Ne onun komünistliği, ne de benim faşistliğim var. Biri solcu, diğeri ülkücü iki arkadaş olarak yıllarca birlikte içki de içtik. Yıllarca nelerin-nelerin hesabını yapıp, nelerin hayâllerini kurduk. Tebaalıktan vatandaşlığa, halklıktan milletliğe, milletlikten muktedîr devletliğe ve nihâi anlamda mevkiler mevkisi, gerçek manada tek kudrete kulluk hayâlleri kurduk, hem de alkol sohbetlerimizde!...
CHP ile ilgili, Nazmi'nin canını acıtacak her hangi bir şey olduğunda benim de canım yanar yıllardır. Sevigen şayiâsı duyulduğunda Nazmi'nin canının yandığını hissettim ve aradım. Yanılmamıştım. Nazmi şayiâdan ziyâdesiyle rahatsız olmuş, incinmişti. Yıllardır iki zıt uç tarifli, iki kafadar söyleştik epeyce. Nazmi'nin D.B.'si ile benim D.B.'min dedikodusunu yaptık dillerimize hürriyetini vererek. Demokrasiyi trenleştiren ve uygun duraklarda, uygun gördüklerini indirip bindirerek on yıllardır seyreden AKP'li makinistlerden kurtulma ışığı sezmiştik ikimizde. İstanbul'u kazananın, Türkiye'yi kazanacağını biliyorduk. Veya aksi olursa kaybedenin siyâseten Türkiye'yi kaybedeceğini...
Nazmi ile ikimiz de iki isimde mutabıkdık. Bu iki ismin yüklediği, şaibeli ağırlıktan kurtulmalıydı, kurtarılmalıydı CHP. Bu iki isim; Önder Sav ve Mehmet Sevigen'di. Ya Nazmi, ya da ben, ya da her ikimiz de; bu iki ismin partilerinin yükselişini engellememek için istifa yürekliliğini gösterip gösteremeyeceklerini, eğer istifa etmezlerse Baykal'ın görevden alıp almayacağını temennî ederek dillendirdik birbirimize. Sohbetimizin akşamı, Sevigen istifa etti. Şahsen sevindim CHP tabanı, bilhassa Nazmi adına... Ama Hürriyet'in haberini okuyunca sevincim eksildi. Bu istifa eksik gibi geldi. Biliyorum ki Nazmi'ye göre de eksik! Bir istifâ daha lâzım...
Aklıma bir fıkra geldi. Akla gelebilecek her kesi, özellikle Sav ve Sevigen'i tenzîh ederek anlatayım: Yeni vaiz, hata yapmaktan korktuğu için inandığı güvendiği biriyle bir anlaşma yapar. Anlaşmaya göre vaiz, kürsüye çıkmadan ayak parmağına bağladığı ipin ucunu güvendiği kişi alacak ve olası bir hatasında ipi çekecektir. Böylece genç vaiz, hatasından hemen dönecektir. Bu anlaşma başarıyla uygulanır ve işler yolunda gider. Mukallit biri bir gün ipi fark eder. Ve belli etmeden ipi ele geçirir. Vaiz kürsüde söze başladığında, her kelimeden sonra ipi çekmeye başlar. Vaiz bir terslik olduğunu anlar ve vaazı keserek kürsüden iner. İpi takip ederek, bir başkasının eline geçtiğini görür ve vaaz etmeden hemen namaza durur. Namazdan sonra cemaat; "Hocaefendi, bu gün neden vaazı yarı kestiniz?" diye sorduğunda; "İpin ucu puştun eline geçmişti Kardeşim! Nasıl konuşacaktım?" der...
Kimin ipi, kimin elinde? Bir bilebilsek! Bilsek te vaazı kesip namaza bir durabilsek!...
"ELİN SÖZÜ BİR OLSA, DAĞ OYNADAR YERİNDEN." (él: millet, toplum)
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: