Pazartesi, Şubat 16, 2009

SIRADA ASLANCA ÖLÜM VAR!...

İki partili, iki kutuplu, "yandaş ve düşman" gibi uç tarifli günlere doğru dolu dizgin giderken, birilerine seslenmek istiyorum. Düşman kim? Dost kim? Sâdık kim? Hâin kim? Suç ne? Suçlayan kim? Suçlanan kim?... Kim'ler o kadar çoğaldı ki!
Türk olduğumuzu, Rumeli'ni, Türkiye eden bir ırkın ahfâdı olduğumuzu biliyorum. Bin yıldan fazladır buraları, can bedeli ödeyerek vatanlaştırdığımızı biliyor ve önümüzdeki bin yılda da burada olacağımıza îmanım var. Göktürkler olarak geldiğim Rumeli'nde; önce Selçuklu'laşıp sonra imparatoluk gereği her kesi Osmanlı'laştırdığımı biliyorum! Yedi Düvel'in altı yüz yıl burnunu defalarca sürttükten sonra, yeniden kabıma çekilerek, imparatorluktan "Ulus Devlet"e Türkiye Cumhuriyeti'ne döndüğümü biliyorum. Haçlı'da biliyor!
Benim Türk Milleti olarak, hayâllerimi ve hayâllerimi gerçekleştirebilme özelliğimi ben de biliyorum, "Yedi Düvel"de, Haçlı'da biliyor!
İster, turistik gezi niyetiyle gelip kalanlar; ister "Çanakkale Geçilmez!" diye Yedi Düvel'in göz bebeğine yazdığımız Destan sonrası, Çanakkale'de kalanlarını ziyârete gelerek kalanlar; ister Batılılaşacağım diye dîninden vaz geçmeyi, soyunu inkâr etmeyi, kahramanlarına hakâretler etmeyi, Ordu'ya saldırmayı, uzaktan kumandalı alınıp-satılabilen "Dolma Kalemler"e Devlet-Millet aleyhinde yazılar yazdırmayı mahâret sayanlar deyin, yabancılar çoğaldılar! Türk, kendisini vatanında garip ve parya hissetmeğe başladı!
Türk'ün garipliğinden korkun!
Garipliğimiz; akıncılığımızı, tahrîk eder! Garipliğimiz; pis ağzından pis kokular yayılan bir "Dolma kalem"in, 'ossuruktan' diye edepsizce saldırdığı, "İncili Kaftan"ı kendi parasıyla alan ve gittiği yerde bırakarak dönen, fakîr ama mağrûr gönlümüzü tahrîk eder!
Sayısal kalabalığı güç vehmedenlerin, tek zannettikleri kahramanlarımıza saldırmaları, artık dayanamayan yüreğimizin, kahraman tarafını tahrîk eder!
Vatan, bizim. Toprağı vatanlaştırabilmek için yüzlerce yıldır ölen, biziz! Ordu, bizim. Devlet-i ebed-müddet için şart olan Ordumuz'a elleri kınalanarak, Vatana kurban niyetiyle asker olarak giden, biziz! Devlet için, Bayrak için, Allah için, hürriyet için, Cumhuriyet için ölen de, öldüren de biziz! Bu yaptıklarımız sadece Allah rızasına olduğu için, yaptıklarımızın siyâsi malzeme edilmesinden incinen de, biziz!
Bir belgeselde izlemiştim. Bir bufalo sürüsü, iki üç tane aslan yavrusuna saldırmış ve ayakları altında ezmeye, boynuzlamaya başlamışlardı. Aslan yavrularının kaçma şansları yoktu. Zaten kaçamadılarda! Biri, yavruluğuna rağmen, kendisine saldıran bir bufalonun burnuna geçirdi yavru aslan dişlerini. Gerçi bufalolar, dişleri saplanmış aslan yavrusunu da öldürdüler ama, kocaman bufalo sürüsü olarak, bir aslan yavrusunu teslim alamadılar! Yavru aslan, aslan gibi bufalonun burnunda asılı olarak öldü! Merâmımı bilmem anlatabildim mi? Bufalo sürüsü gibi, tozu dumana katarak, büyük gürültülerle yaptıklarınızdan aslan gönlümüz ziyâdesiyle rahatsız! Hiç bir şey yapamazsak ölümüne, burnunuza atlayacağız bilesiniz!...
Bir iki söz de diğerlerine: Önümüzdeki seçimler, yerel seçimler. Adaylar belli! Genel başkanlar olarak inin artık adayların sırtlarından! Taşınamayacak külfetlersiniz!
İstanbul'da; Kılıçdaroğlu gibi biri varken Sayın Baykal, Allah aşkına siz İstanbul siyâsetini bırakın! Bırakın Kılıçdaroğlu, kelle almaya devâm ederek siyâsetini yapsın!
Ankara'da; Mansur Yavaş gibi bir hizmet adamı varken Sayın Devlet Bahçeli, Allah aşkına susun siz! İstanbul'da da, Ankara'da da; AKP'ye haddini bildirebilecek rüzgârı estiren adayların, en büyük engelleri, sizlersiniz!
Allah aşkına seçimler bitinceye kadar siz, Anadolu'nun diğer yerlerini dolaşın, mitingler düzenleyin. Meselâ, -Diyarbakır'a gidemezsiniz de, Adana ve Antalya'yı da ben saymam- sırasıyla Tunceli'ye, Kars'a, Van'a, Mersin'e giderek, milletle buluşsanıza!...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: