Salı, Şubat 17, 2009

BEN ASAR, BEN AĞLARIM!...

Bu gün ulusalcıların, devrimcilerin, sosyal demokratların, demokratik solcuların, liberallerin ve, ve "demokrasi treni" yolcularının yüksek müsaadeleriyle Türk Milliyetçilerinin farkını ortaya koyup neden Türk Milliyetçileri olmadan olmayacağını, neden Türk Milliyetçiliğinin, Türk Devleti'nin nabzı olduğunu belli etmeğe çalışacağım.
Bir haberden incindi Türk Milliyetçisi duygularım.
Bu haberde Türk yanım, Devlet yanım, "Bağımsızlık karakterimdir." yanım incindi, canım yandı! Amerika'daki bir avuç Türk vatandaşımız; Beyaz Saray'ın önünde, AKP'yi, yani mevcût hükümetimiz(!)in uygulamalarını protesto etmişler! Onlar, Barak Obama'nın gözüne yalakaca girebilmek için, Beyaz Saray önünde; "Türkiye laiktir laik kalacak." diye bağırırlarken, "Teokratik baskıya son." diye yalakalaşırlarken, "Bir dakika, Türkiye’deki adalete ne oldu?" diye bağırırlarken benim aklıma; ABD'nin Irak'ta katlettiği müslümanlara, ırzına geçilen kadınlara getirdiği demokrasi geldi! Aklıma; sağlığında çok öfkelenip küfrettiğim ama erkekçe ölümüne ağladığım Saddam'ın heykelini terlikleriyle döven, kapı köpeği Araplar geldi! Ve Okyanus ötesine; adı beyaz içine yeni oturanın ve programlarının kapkara olduğunu bildiğim kara vicdanlılara; "Hüseyin! Barak! Ben ısırırım ama ne sana, ne AB'ye, ne de Haçlı'ya teline bile dokundurtmam!" diye bağırmak istedim!
Bu; "N'olur? Bu adamı foseptiğe süpürmeyin!" diye yalvaran satılıklarla, bardağa dolu tarafından bakmayı mahâret sayan diplomatlarla, Türk Milliyetçisinin duruş farkıdır!
Daha önce de yazmıştım. Baş danışmanının ABD'de;" Bu adamdan istifâde edin!" diye yalvardığı günlerde, ABD'de yaşayan, yazar bir haber kaynağım; "Sana bir haberim var. İlk sen yaz! Amerika Tayyip'ten vaz geçti!" diye fısıldamış ve haberi detaylandırmıştı. Ben de gerçekten ilk olarak yazmıştım. Ve Amerika'ya; "Ne ABD'ye, ne de hiç bir güce benim yönetimime müdahele hakkı vermem! ABD'nin vaz geçtiği Tayyip'i şimdi ben inâdına tutarım!" diye nâra atmıştım!... Başbakan'ın şimdi yasakladığı, 'Yaygın Basın'ın gürültüsünden arada kaynayıp gitmişti bu Türk tavrımız!...
Beğler! "Bağlı aslan, tilkiye bile yem görünür." ata sözümüz, size bir şey söylemez mi? Hadi sizin en-tellek-tüelliğinize uysun diye Napoleon'un; "Acı çekmek, ölmekten daha çok cesâret ister!" sözünü de mi hiç duymadınız?
Ben, "Demokrasi treni"ne hiç binmedim. "Demokrasi treni"ne binenleri, inenleri ve bu trenin duraklarını, çok iyi takip ediyorum ama!...
"F tipi" karanlıkçı ampüllerimizin Erbil'deki toplantılarını da atlamadan; bana, "Hocam! Fetullah Gülen'e çok ağır saldırıyorsunuz! Bizim bir sürü 'Fetullahçı Ülküdaşımız' var!" diye sitem eden, Ülkü Ocağı zirvesi'nin düşündükleriyle; ABD'de "Demokrasi treni"ne binmiş Başbakanımız(!)'ı Hüseyin Barak'a şikâyet eden ucuz demokratın ne farkı var?
Bir önceki Genel Kurmay Başkanımız'a; "Paşam! Siz sınırlarımızı koruyun. Düşmanlarımıza karşı koyun ve cezâlandırın. Allah korusun ölürseniz şehidimiz, kalırsanız kahramanlarımız olun. Siyâseti, deneme yanılma yoluyla doğruyu buluncaya kadar bize, millete bırakın." diye seslendiğimizdeki, millî duruşumuzu fark ettirebildik mi artık?
"Deniz Feneri" yandaşları; "Kendim ısırır, köpeklere yalatmam!" diye hırlamışlardı! Şimdi ben Türkçe diyorum ki; "Ben ısırırım ama ne AB'ye, ne ABD'ye, ne de Haçlı'ya saçının teline dokundurtmam!" Ben erkim, ben Türk'üm. Günü geldiğinde ben yargılar, ben asar ve ben ağlarım!... Sandıkta, ilk durakta bindiği 'demokrasi treni'nden indiririm!
Çünkü ben hür akıllı, hür vicdanlı, bağımsızlık karakterli bir Türk'üm. Demokrasi Treni yolcularına, demokrasi duraklarında, bir beyaz mendille; "Anca gidersin!" diye el sallarım!...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: