Pazartesi, Şubat 02, 2009

DİKLENMEDEN DİK DİPLOMASİ!...

Ankara Site Öğrenci Yurdu'nu ve Demirkapı Sokak'taki Yozgat Öğrenci Yurdu'nu hatırlayan her kes, Yozgatlı Abdullah Mümin'imizi hatırlayacaktır. Kulakları çınlasın. Abdullah Mümin âlim bir babanın oğlu ve hafız-ı Kur'an dı. Mükemmel bir kitap kurdu ve müthiş bir hatipti. Ezberindeki şiirlerle ve konulara hâkimiyeti ile müktesebâtını da kabul ettirmişti. Hatta adı; alkolü olmasa, Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı'na aday olarak telâffuz edilirdi.
Yine o dönemi bilenler; rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti'nin, ülkücü öğrencilere kiraya verdiği ve hiç kira alamadığı, bodrum kat dairesini de hatırlayacaklardır. Bu bodrum kat dairede, sabahlara kadar süren Abdullah Mümin sohbetiyle süslü, rakı muhabbetleri olurdu.
O öğrenci evinde, Ramazan da başka bir güzellikte olurdu. Her gece evde kalanlar ve hiç eksik olmayan en az üç misafir, topluca sahura kalkılır; iftar da -Allah rahmet etsin- sokağın değişmez ismi, Yozgatlı Ünsal Erciyes Abi'nin kahvesinde yapılırdı. Abdullah Mümin, oruç tutmazdı. Ama sahuru da hiç ihmâl etmezdi. Bir gün arkadaşlarımızdan biri; "Yahu Mümin! Oruç tutmuyorsun. Sahura kalkarak uykunu neden bölüyorsun? Yatsana!" diye soracak oldu. "Kardeşiiim! Namaz kılmıyoruz, oruç tutmuyoruz. Sahura da kalkmayıp külliyen dinden mi çıkalım?" diye terslemesiyle, hepimiz, yerlere yatmıştık.
Şimdi, Milli Görüş yetiştirmesi bir Başbakanımız var. Yıllarca aleyhinde atıp tuttuğu Avrupa ile barıştı! Yıllardır onlara yakın olanları dinsizlikle suçladığı ABD ve İsrail ile barıştı! Dinler Arası Diyalogcular'la muhabbetli, hatta iç içe. Medeniyetler Arası İttifak'ın nerdeyse göbeğinde. Yıllarca aleyhinde atıp tuttukları, dinsizlikle eş tuttukları, laikliği kimseye vermiyor! Yıllarca fısıltı ile "Beton"laştırdıkları Atatürk'ü ve Atatürkçülüğü, kimseye vermiyor! ABD'nin yıllarca Afganistan'da yaptıklarını, görmezden geldi. Yıllarca İsrail askerleri, Filistinli sivillerin taşla kollarını kırdıklarında, sessiz kaldı. ABD'nin; Irak'ı demokrasi getirmek için, işgâl edip yaptığı soy kırımı ve tesettürlü müslüman kadınlara, kızlara tasallûtunu görmezden geldi. Kıbrıs'ta soydaşlarımıza uygulanan çifte standartı görmezden geldiği gibi, millî kahraman Rauf Denktaş'ı; "Çözümsüzlük çözüm değildir." diye ithâm ederek -nerdeyse- hain(!)leştirdi. Dost bildiği, AB'nin ısrarları ile Türkiye'de onarılmadık kilise bırakmadı. Dinler Arası Diyalog'a ve diyalogculara muhabbeti yüzünden yabancı vakıflara dokunulmazlıklar tanıdı. Hayatında bir kere "Türk'üm" dememiş olmasına rağmen; "Artık isteyen istediği gibi ben Türk'üm, Gürcü'yüm, Kürdüm, Lazım v.s. diyebilir. Vatandaşlık tarifi anlamında hepimiz Türk'üz." de, dedi! Bu hamâseti ile, Türklüğü de alt kimlikler sınıfına dahil etmeği başardı!...
Erbakan'a sâdık Milli Görüşçülerin ve SP'nin yeniden toparlandığı bir dönemde; İsrail'e karşı Hamas'ı savunmaktan başka ne yapacaktı? Ne diyorsunuz Kardeşim? Adam, Haması da savunmayıp külliyen Kasımpaşalılık'tan da mı çıkmalıydı?...
Ne derseniz deyin, serbestsiniz! Ama Recep Tayyip Erdoğan'ın, Türk Milletini ve Anadolu insanını çok iyi tanıdığını kabul edin! Nabza göre şerbetle -ve ister senaryo, ister irticâlen Kasımpaşalılık deyin- Davos'taki davranışı ile hemen her kesin aklını aldı! İlk defa Recep Tayyip Erdoğan'la kurmayları arasında söylem farklılığı yok. Daha önce; Erdoğan söyler, kurmayları ya yalanlar, ya da tevil ederlerdi.
Şimdi aynı duruma, Ana Muhalefet ve "Yavru Muhalefet"i düşürdü! Her ikisinin de diplomat kökenli vekilleri, Başbakan'ın Davos'taki davranışını diplomatik bulmadı ve tenkîd ettiler. Ama her iki "Debisi Düşük DB" de, Davos'taki "diklenmeden dik duruş"a hak verdiler!
Sonucunu, 29 Mart'ta hep berâber göreceğiz. Hakkımızda hayırlısı.
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: