Cumartesi, Mayıs 31, 2008

MED CEZİRİMİN DALGALARI ...

Ülküdaşlarım, Dostlarım;
Sizlerle buluştuğumuz ilk günden beri, sayısız iltifat, tenkit ve tehdit iletileri aldım almaktayım. Gücüm yettiğince, zamanımı komaya sokarak bendenizi ciddiye alan bütün dostlarıma cevap vermeye çalıştım. Yürekli, duyarlı, siz dostlarımdan bazen öyle iletiler alıyorum ki cevap verip vermemek konusunda, vereceğim cevapla dostumu tatmin edip edemeyeceğim konusunda ikilemlere düşüyorum!...
Aynı dilden konuşan kişilerin, kolay anlaşmaları gerekir değil mi? Bazen, maalesef içine düşürüldüğümüz tarifi çok zor açmazdan dolayı, aynı dilden konuşanların bile anlaşamadıklarını görerek hayretlere düşüyorum! Böylesi bir hayretimi, sizlerle paylaşarak içinde bulunduğum sıkıntımı anlatmayı deneyeceğim.
Adı bende saklı bir ülküdaşım, günlerdir aklımı başımdan aldı! Adını, sadece o Ülküdaşım'ı sakınmak, ve onun teşkilat içinde olduğunu bilmemin verdiği huzurdan yoksun kalmamak için saklı tutuyorum! Yoksa öylesine büyük ve tanınması gereken bir yürek ki!...
Bu Ülküdaşım, selam sabahtan sonra diyor ki; "Birilerinin yanlışlarını engelleyelim derken içinden çıkılmaz bölünmüşlüklere düşmeyelim. Bir tarafta Ülkü ocakları,diğer tarafta Nizam-ı alem ocakları... Yıllardır iki ocağı bir kucakta,bir gönülde birleştiremedik........... söyler misin sebebleri yok edelim derken, içinden çıkılmaz sonuçlar doğurmak doğru olur mu? Yapılanların ve söylenenlerin yada yapılmayanların ve söylenmeyenlerin, ne kadar çok olduğu konusunda sizinle aynı kanaatteyim. ....... sebep ve sonuç ne olursa olsun taht kavgasına yol açabilecek had bildirmelerinin doğru olacağı kanaatinde değilim. Doğru yerde kalmak, olabildiğince doğruları söylemek, doğru ve dik durmaktan yanayım. ............ bizim camiamızın çok çabuk eleştirdiğini, herşeyi eleştirdiğini iyi biliyorum. Zira her birimiz dinamik bir teşkilat yapısının içinde ve bilge insanların elinde yetiştik. Bunun sıkıntılarını dünde yaşamıştık.Unutulmaz büyük lider, Başbuğumuz'un da; "Artık yeter çekilsin" denilerek eleştirildiği, yanında üç beş kişilerin olduğu, Ankara Kurtuluş Parkı'ndaki kongreyi ve Cebeci pazar yerinde 300-500-kişiyle yapılan (1987 yılıydı sanıyorum) mitingi unutmadım sevgili dostum. ......... Yanlışlar olabilir. Göç yolda düzülür bazen. Gemiyi terketmek yok. Çünkü bu gemi en zor şartlarda içinde bulunduğumuz bizim gemimiz. Kaptan rotayı şaşırıyorsa, hem rotayı hemde kaptanı düzeltemiyorsak bu çok kötü aziz dostum! ......... Büyük iddiaların sahibi olanlar küçük tehditler karşısında dimdik durabilenlerdir. Evet yanlışları eleştirin. Başımız üstüne. Her vicdan sahibi ülkücü bu eleştirilerden nasibini alacak ve gerektiği gün, kimseyi üzmeden gemiyi rotasına oturtacak efsâne kaptana benzeyen bir kaptanı bulacaktır. Bu sular derin ve mavidir."
Bir ülkücünün, parti ve teşkilâtını terk ediş sebebini bilmediği, dışarda sayılan ülküdaşına yapabileceği, mükemmel uyarılardan biri... Küsmek-kızmak yok ve küstürmemek için bütün ülkücü nezâket kullanılarak!...
Sağ olasın yiğit Ülküdaşım! Sağ olasınız bu ülküdaşımın uyarı ve mücadelesinde olan Ülküdaşlarım!
Derin ve mavi sulardaki gemimizin; acemi, rotayı yanılarak değiştiren kaptanı hakkında yazmamaya karar veriş nedenim de, bu saygı duyulası duygular işte!
Keşke bu güzel ve muhteşem duyguların sahibi ülküdaşım, adını açıklamama izin veren bir ileti daha gönderme zahmetine girse!...
Öylesine rahat, daha doğrusu kendimi öylesine yorgunluk rehâvetine teslim olmuş hissediyorum ki! Savaştaydım! Ateşkes ilan edildi sanki!
Med-cezîrlerde, gel-gitlerdeyim diyordum ya! İşte bu dalgalar yüzünden... Dalgalar, tsunamiye dönüşmesin Ya Rabbi!...
"TÜRK, ULU TANRI'NIN SOYLU GÖZDESİ"
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: