Pazartesi, Mart 17, 2008

BAĞA GİRDİM BAĞ BUDANMIŞ...

Seksenindeki Annem'in ağırlaşan hastalığı yüzünden, Mehmet GÜL'ümü uğurlamaya gidemedim! Yüreğimi emaneten ülküdaşlarıma vererek GÜL'ü uğurlamaya gelenlerin ayaklarının altına atmalarını rica edebildim ancak. GÜL'üm, mazeretimi önceden biliyordu. Niye ona el sallayamadığımı veya el salladığımı, niye gösteremediğimi biliyordu. Halimi de gördü biliyorum. Benim ona çâresizce ağladığımda, bana nasıl güldüğünü de biliyorum. Allah(c.c.), taksirâtını affetsin.
Mehmet Gül, ülkücü hareketin gülü idi. Rengine, kokusuna doyulmayan çiçeğinin inadına çok can acıtan dikenleri vardı! Bizler de, ülkücüler de birilerini incitmek istediğimizde Gülümüzün de canını acıttığımızı bile bile, bir dikenli dalını alırdık elimize!... O, dikenli gül dalını salladığımızda köpekleri korkuturduk, hainleri sindirirdik, dolma kalemler'in korkudan dudaklarını kuruturduk, Karen Fogg çocuklarını geldikleri yere kadar kovalardık...
Çok ama çok etkiliydi Gülümüz'ün dikenli dalları...
Azrail tarafından, mevsiminde ama biraz insafsızca budanan GÜL Bahçemizden bir dal daha almak istiyorum elime! Dikenleri en uzun olan dalı almam lâzım. Çünkü bu sefer sadece korkutmakla kalmayıp bazı gözlere Gülüm'ün dikenini batırmak istiyorum!
"Dolma Kalemler"in yığınağı bir 'Yaygın Basın'da, adını da vereyim bedavadan reklâmı olsun! "Taraf" adındaki gastecikte bir demokratik(!) kampanya başlatılmış! Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'na, Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'yı, 'Görevi Kötüye Kullanmak' suçlamasıyla -gûya- bir şikâyette bulunulmuş! Adamlar taraf ve mazlûmlar ya! Her yerlerinden, hatta mürekkep dolu haznelerine rağmen uçlarından da fışkıran yağların görülmediğini zannedecek kadar kurnazlar ya!...
Taraf olduğumuzu; devlet-i ebed-müddet'ten yana, milletten yana, Cumhuriyet ve Atatürk kazanımlarından yana olduğumuzu, aklımız kesti keseli haykırır dururuz. Bir daha tekrâren bir şikâyette de biz bulunalım.
Ama biz, doğru adrese şikâyet edeceğiz. Şikâyetimizi; bu yağdanlıkların ve yalancı, takıyyeci siyasîlerin 'dolma kalemleri' sayesinde huzûru elinden alınmış milletimize yapacağız.
Milletim;
Başsavcı, size; "Ananı da al git!" diye hakaret eden, seçimlerden seçimlere Allah(c.c.)'ı, Kur'an'ı, Peygamber(s.a.v.)'i hatırlayan, sizi Allah(c.c.) adıyla kandırmayı meslek edinen, Haçlı ile birlikte Büyük Ortadoğu Projesi'nde eş başkan olarak görev alabilecek kadar satıcı ve işbirlikçi olan, Cumhuriyetin kazanımları bütün millî yatırımlarımızı Haçlılara 'babalar gibi' satan, şehîdimize 'kelle', bölücübaşı haine 'sayın' diyen, türban adını koydukları bir siyasi üniforma ile milleti ikiye bölüp kendi çocuklarını 'Sam Amca'sının huzurlu kucağında okutan, millet açlık davasındayken 'çürük raporlu' çocuğuna dünyayı kıskandıran düğün yapabilen, çürük çocuğuna gemicikler hediye edebilen yalancıyı yargılasın diyeeee, Anayasa mahkemesi'ne dâva açtı... "Taraf" adındaki Dolma Kalemler'in demokratlığı tuttu! Canları acıdı ya!
Şimdi ben de, sizden taraf olan bir kalem olarak, size şikâyetleniyorum. Artık bu takıyyeciler analarını da, çürük oğullarını da, babalar gibi satanlarını da, 600 dairecik yatırımı olan yandaşlarını da, hatta Köşk'e çıkardıklarını da alsınlaaaar ve dizinin dibine çömelerek resim çektirdikleri teröristin yanına gitsinler!...
"Şeriatın kestiği parmak acımaz." demez miyiz biz? Yani yasaların kestiği parmak acımaz değil mi? Bağbanın budadığı dal da acımaz değil mi? Şükürler olsun ki Temel'in, kırık olduğu için neresine dokunursa canının yandığı ve geç teşhisten dolayı kangren olmuş parmağını, yasalar gereği tabip kesecek ve sağlıklı beden de artık acı çekmekten kurtulacaaak!...
Suçlular cennetine çevirdikleri bu Cennet vatanımızda mevsim gereği, budama başladı. Ve milletin gözüne batacak derecede de uzamışlardı bu meyvesiz-gölgesiz kavak dalları!...
"Bağa girdim, bağ budanmış."
Ooooooh be!
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: