Perşembe, Mart 20, 2008

HUKUKUN ZİRVESİ- MİLLETİN DERİNİ...

Devletin bekâsını, vatanın bölünmezliğini ve Türk Milleti'nin Atatürk'e ve Cumhuriyete sadÂkatini anlamakta sıkıntı çeken veya AB-ABD adındaki yüzyılımızın Haçlıları ile işbirliğini medenÎlik sayan yerli işbirlikçilerimiz; ısrarla ve hep bir ağızdan "Derin Devlet" sendromuna yakalanarak senaryolar üretmeğe başladıklarında, tepki vermiştim.
"Devlet; ya olur, ya olmaz. Devletin derini, sığI da olmaz. Olursa milletin derini olur, o da benim." diye kendimi tarif etmiştim birilerini incitmek için.
Abdala âyân olurmuş ya!
Şimdi hukukun zirvesi ile milletin derini, devletin devamlılığı adına aynı tarzda birleştik. Demokrasiye sığınarak, demokrasiyi araç edinerek ve bunu açıklayarak hükûmet edenlerle de farkımız, çok net olarak açığa çıktı. Niyetim asla kendimden bahsetmek, kendimi anlatmak değil hâşa!...
Ama hayatını "devlet-i ebed-müddet" inancına hasretmiş bir Türk ile, devlet olmanın olmazsa olmazı hukukun zirvesinin, olaylar karşısındaki benzer tavrını, herkesle paylaşmak istedim. Asıl mesleğimin edebiyat öğretmenliği olduğunu hem dostlarım bilirler, hem de bir iki kere söylemek lüzûmu duymuştum. Eşim de emekli bir sınıf öğretmeni. Karı-koca bilhassa eşim hamdolsun becerebildiğimizce ibâdetimizi yaparız. Eşim, öğretmenliğinde de taatinde bir müslîme idi. Başını bağlayarak evden çıkar, okulda öğrencileriyle öğretmen kıyafet ve formatında mesaisini yapar, okul çıkışında da başını bağlayarak sokağa çıkardı. Eşimin başörtüsünden ne rahatsız olan, ne de şikâyetlenen olmadığı gibi meslek hayatında iki kere de yılın öğretmeni seçilerek maaşla ödüllendirilmişti.
Sonra Çocuklarımız büyüdü. Torunlarımın annesi olan hukukçu gelinim, öğrenciliği süresince tesettürlüydü. O zamanlar böylesine kutuplaşmalar olmadığı için de hiç bir rahatsızlık duymadan okudu. Son sınıfa geldiğinde staj zamanında, bu türban üzerine oluşturulan çekişmeler başladı. Ailece ne yapacağımızı düşünmeğe başladık. Gelinim hayatı boyunca, dîni siyasi malzeme edenlere hiç sıcak bakmamış birisidir. Sadece dinin gereği diye örtünüyordu. Stajı söz konusu olunca, benden yardım istediler. Öğrencilik yıllarımdan dostum olan savcıların görev yaptığı yerler vardı. Rica etsem çocuğumun stajına belki göz yumarlardı. Önce böyle yapmayı düşündüm ama sonradan vaz geçtim. Benim gibi arkadaşlarımda çocuklarını tanıdık savcılarımızın olduğu yerlere gönderirsek, savcı dostlarımızın istikballeri ile oynamamız söz konusu idi. Buna kıyamaz ve cesaret edemezdim. Gelinimi çağırarak; "Kızım tesettür Allah emridir doğrudur. Ulü-l-emr'e uymak ta din gereğidir. Şimdi tercih senin. Ya örtüneceğim deyip evde oturacaksın, oğlum ve ben sana da bakarız inşallah. Ya da hukukçu kıyafetinde stajını yaparak hukukçuluk yapacaksın." demiştim. Gelinim biraz zorlansa da, incinse de hukukçu kıyafetinde ve başarılı bir hukukçu. Mesleğini yapmadığı zamanlarda da dinin emri gereği kıyafetine giriyor.
Basında ve medyada iki gündür yargıtay Başsavcısının sekreterinin başörtülü olduğu, bir suçmuş gibi veya Savcı'nın bir açığıymış gibi sunuluyor! Oysa, bahse konu hanfendi, işine gelinceye kadar tesettürlü, iş saatinde ve görevi başında yasaların emrettiği kıyafette ve mesaisi bittikten sonra da yine inancı gereği başını örterek işinden çıkmakta.
O sekreter Hanfendiyi de, sekreterinin inacının farkında olarak görevine müdahele etmeyen Cumhuriyet Başsavcısını da bütün kalbimle tebrîk ediyorum. İşte inançlı-imanlı cumhuriyet kadını bu...
Birinci müttefik(!)imiz ABD'nin ve İngiltere'nin işgâlindeki Irak'ta; kadınlar örtünseler ne yazar, örtünmeseler ne yazar? Tesettürlü müslüman kadınlara nasıl tasallut edildiğini haberlerden hep beraber izliyoruz. Hep berâber öfkeleniyoruz değil mi?!
Muhteşem Türk Atatürk'ün, Türk kadınlarına tanıdığı hürriyetin farkında olmayanları, günün birinde emekleri mutlaka çarpacaktır emînim.
Cumhuriyet ve kazanımları, ya devam edecektir, ya da devam edecektir!...
Yasaksa yasak, yasaysa yasa, parti kapatılması ise çare, ne ise o!...
Bu işin lamı-cimi yooook!
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN SÜTÜNDÜR."
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: