Perşembe, Mart 27, 2008

TAMAM! KUZUMU GETİREYİM DE...

Kadim Dostum, Eski Maraş Milletvekili, Sevgili Ökkeş Şendiller'den dinledim. Günümüz Türkiye'sini, günümüzün yerli işbirlikçilerini, uzaktan kumandalı rüzgâr güllerini çok güzel târif edeceğine inanarak paylaşmak istedim.
Çok fukara bir Anadolu köylüsünün, bir tek koyunu var. Koyun yüklü, yâni hamile. Köylü, baharda iki koyunu olacağının hesabını yaparak sevinç ve heyecanla koyununun kuzulamasını beklemektedir. Günü gelir, koyun kuzular. Kuzular kuzulamasına da doğum yaparken koyun ölür!
Köylü ne yapacağını şaşırır. Emzikli bir kuzu ile başbaşa kalmıştır. O günlerde kapının önündeki kancık köpeği de eniklemiştir. Köylü çaresizlik içinde kuzuyu da kancığın enikleri arasına koyar. Köpek, farkında olmadan kuzuyu kabullenir ve emzirir!
Kuzu, köpeği emerek büyür ve artık otlamaya da başlar, çok gelişkin ve yapılı bir koç namzedi olur.
Köylüde bu sefer bir merak başlar. "Acaba köpeği emerek büyüyen bu kuzu helâl midir?" Çok düşünür ama işin içinden çıkamaz. Çâreyi kasabanın din adamına sormak ta bulur ve halini Hoca efendiye anlatır. Hoca efendi, çok öfkelenir; "Bre nâbekâr! Sen kuzuyu ite emzirtmesini biliyorsun da helâl mi haram mı olduğunu mu bilmiyorsun? Bana getir o kuzuyu!" diye köylüyü paylar!
Köylü, geldiğine geleceğine pişmandır. Boynunu bükerek; "Hoca efendi! Getirmesine getireyim de, siz kara kancığın nesi olursunuz?"!...
Günümüzde siyâseten kim, kimin nesi belli, değil!
Kime güvenilirse bir yerlerden icâzetli hareketler yaptığı görülüyor!
Millîliğin, vatanseverliğin, devletperverliğin, cumhuriyetçiliğin, laikliğin târifi muğlâk! Kimin, kime, ne zaman, nerede ve nasıl saldıracağı belli değil! At izi, it izine karışmış! Milletin aklı allak-bullak!...
Adam, okyanus ötesinden geliyor. Gelmeden yoldayken haberini salıyor. Türkiye'nin yönetim kademesi ile kendi büyük elçiliğinde görüşmek istediğini deklare ediyor!
Allah'tan Genel Kurmay Başkanımız var. "Türk makamlarının hâricinde hiç kimseyle, hiç bir görüşme yapmam!" şeklindeki Türkçe tavrıyla, Muhteşem Türk Atatürk'ün karakterini temsîlde eksiksizleşiyor.
Bu tavrın sonucu, Cumhurbaşkanı katında gerçekleşiyor görüşme.
Adam, daha gelmeden ve geldikten sonra, bizim kırmızı çizgimizin birini daha siliyor! Defalarca savaş nedeni ve kırmızı çizgimiz olarak açıkladığımız Irak'ın Kuzeyi'nde, bir Kürt Devleti'ni ve coğrafyanın şekillendirilmiş yeni adını telâffuz ediyor!
"Kürdistan" !....
Birileri, bir yerlerde, birilerine mutlaka birşeyler söylemiştir, söylüyordur, söylemelidir!
Ama millet, kesinlikle söyleniyor; "Tamam kuzumu getireyim de, sen kara kancığın nesi olursun?"

İSTİKLÂL MARŞI'ndan
Korkma sönmez bu safaklarda yüzen al sancak,
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak,
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak,
O benimdir o benim milletimindir ancak!

Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl;
Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl.
Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklâl.

Garb'ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim îmân dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar
Medenîyet dediğin tek dişi kalmış canavar?
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: