Cumartesi, Mart 15, 2008

CANIMA YETTİ !...

Canıma yettiğini, defalarca söylemiştim...
Kaçanın da kovalayanın da "Allah" dediği bir zamanı yaşıyoruz. Kimin kimden, niye şikâyetlendiği belli değil! Şikayetlenen de haklı, şikayet edilen de!...
Bir körler, sağırlar, topallar kavgasıdır, bir özürlüler yarışıdır başlatılmış ama sonuçlanmıyor!...
Buyurun; sizleri işin en kolayı görünen ama en zoruna davet ediyorum.
Buyurun ülküdaşlarım, buyurun yoldaşlar, buyurun arkadaşlar, buyurun aydınlar lütfen buyurun; beraber bir özeleştiri başlatalım...
Hiç birimiz, hiç kimseyi beğenmemeye başladık! Başladık iyi de bizi beğenenlerin olup olmadığını hiç merak ettik mi?
Gelin bir ilki; edeple, âdapla yapmaya başlayalım... Doğru zamanda, doğru duruşla, en doğruyu yaparak bu milletin bize inancı var mı tespit etmeye çalışalım. Kimseyi hedef almadan, kimseye destek vermeden, her birimiz kendi iç dünyamızda kendimizi sorgulamaya başlayalım Allah rızası için...
Kendi kendimizi yargılamamız bittikten sonra, başka suçlu aramaya gerek kalırsa, hep beraber onu yargılamaya başlayalım! Suç samur olsa kimse giyinmek istemeyecektir biliyorum ama; yargılanan kendimiz, yargılayan da kendimiz olunca, istemediğimizi kimseye söylemezsek vallahi eksiğimizi bizden başka bilen olmaz ve eksikliğimizle ölünceye kadar başbaşa kalırız...
Hadi başlayalım isterseniz: "Ağabeylerimiz" kime kızarlar, biliyoruz ama bilmeyelim!
Çünkü biz, "Ağabeylerimiz"e kızan bir nesiliz! Ağabeylerimiz'e gene kızalım kızmasına da; bilelimki yaşımız gereği artık bizler de ağabeyleriz ve bize de kızan bir sürü bizden genç olan var!...
Apartman katında balkonunu temizlemeyen kimsenin, sokağın kirliliğinden şikâyete hakkı olmamalı. Hırsızın, uğursuzun; hırsıza uğursuza alkış vurması gerekirken hırsızın, hırsızı tenkit hakkı olmamalı! Ama maalesef yapılan bu!...
Ülkücünün ülkücüyü, devrimcinin devrimciyi tenkit etme hakkı olmamalı mı? Sormayalım mı artık? Kendimizle, boy aynamızda vicdani muhasebeye oturduğumuzda; tenkit ettiğimiz ülküdaşımızla kendimizi mukayese ediyor muyuz? Veya bu vicdâni boy ölçüşmede tenkit ettiğimiz Ülküdaşımıza, yoldaşımıza ne kadar benzediğimizi fark edebiliyor muyuz?!...
Yapmayalım lütfen! Etmeyelim Canlar!
Bizler yedi kardeşiz, yedimiz de birbirimizi bilmekten öte birbirimize aynısıymışız gibi benzeyen insanlarız... Sevdiğimiz aynı, bağlandığımız aynı, mücâdelemiz bir, olaylar karşısında tavrımız birbirinin fotokopisi! Bu kadar benzeşen insanların bir arada duramayışında hiç mi nefsimizin hatası yok?!
"Ben" demekten vazgeçerek "Biz" demeyi ne zaman deneyeceğiz? "Ben"den kurtulup "Biz" olduğumuz gün yine olmazların kolaylaşacağını en iyi bizden başka kim bilebilir?
Her Türk aydını, tek başına kanaat önderi değil midir? Yoksa yıllardır bu tarifle önce kendimizi sonra da yakınlarımızı mı yanıltıyoruz?
Sütten süt kaymağı, çimentodan çimento kaymağı olmaz mı?... İnsanların yani bizim de kaymağımız, -demokrasi gereği- seçtiklerimiz değil midir? Biz ne isek, seçtiklerimiz de o değil midir?
Önce seçip sonra tenkit eden bizden başka bir millet var mıdır? Ya seçmesini bilmiyoruz ya da seçmeyi mecburen yapıyoruz. Ama sonucu biz tayin ediyor ve yine biz tenkit ediyoruz!...
Yapmayalım Allah aşkına!...
Türkiye'den başka Türkiye, yok ve olmayacakta... Partilerimize yöneticileri seçip sonra da tenkit etmek neyin nesi?
Bütün partilerde genel başkanları yargılayanlar; kongrelerde onların elini, birlik adına havaya kaldıranlar değil midir? Bizler de bu tabloyu, hep avuçlarımız patlayıncaya kadar alkışlamadık mı? Bu elleri havaya kaldırılan Genel Başkanları, şimdi aynı adamların insafsızca tenkitinin ahlâkla, vicdânla, akılla alakası olabilir mi? Dün eli havaya kaldırılırken alkışlayanlar olarak bizlerin de şimdi onlarla beraber olmamızın vicdani bir tarafı var mı?... Ya hayalleri dumûra uğrayan millet!...
Ben bunları yorumlayamıyorum! Bu el kaldırıp sonra tenkit eden "Ağabeylerimiz"in tavırları, artık canıma yetti! Bizi Allah(c.c.) onlara asker mi yarattı sanıyorlar?...
55 yaşımıza gelip, torun torbaya karışmamıza rağmen hala büyüyemedik mi? Bizi büyümemiş görenlere eyvallah ta ama ya kendileri... Ölüm, hiç mi gelmez aklımıza?
Vallahi artık canıma yetti!...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: