Cuma, Mart 07, 2008

SÖZ ANLAYANA ...

Korkarım ki, korkuyorum ki bir çözülme yaşıyoruz!
Okuyan-araştıran-mukâyese eden sayısının günümüze oranla kat kat fazla olduğunu kesin bildiğim 12 Eylül Kıyâmeti öncesindeki ülkemizde, yüksek tahsil yapan birisine gösterilen ihtirâmı kendimden bilirim. Dönem tatillerinde memlekete döndüğümüzde yaşımıza rağmen sanki Hac'dan dönmüşçesine bir iltifât ve ihtirâm görürdük. Köyümüzün aksakallıları, etrafımıza toplanır ülkemiz ve dünyamız hakkında çok doğru tesbitli sorular sorarlardı.
Bazen gençliğimizin verdiği ukalâlıkla ve gördüğümüz ihtirâmın şımarıklığı ile, sistem hakkında ileri-geri düşüncelerimizi söylemeğe niyetlendiğimizde, aksakallıların tavrı hemen değişirdi. "Oğluuuum! Ulü-l-emr'e itaat din emridir!" diye hemen uyarılarını yapar, suratlarını ekşitirlerdi. Yani yasaların vâzıına, yasaların emrettiklerine uymak, din gereğidir derlerdi. Büyüklerinden yasaların emirlerine uymanın din gereği olduğunu öğrenen, okuyan gençlik te ister istemez yasalara karşı saygılı davranırdı.
Fazla uzak bir tarihten bahsetmiyorum diyeceğim ama, şu anda üniversite okuyan çocuklarımızın yirmi veya yirmili yaşlarda olduğunu ve benim bahsettiklerimin de, 35 yıl öncesi olduğunu hatırlayınca uzun zaman olarak algılanacağını görerek vaz geçiyorum.
O zamanlar, birer aydın adayı olan üniversitelilerin, kesinlikle büyüklerinin mânevî kontrolünde olduğunu belirtmeye çalışıyorum. Bu mânevî kontrol altında okuyan ve yetişen gençlik, tahsilini tamamlayıp hayata atıldığında elbette yasalara karşı saygılı ve yasaların vâzıına uymaya özel gayret gösterirlerdi.
Bu, yasalara uymayı dini gereklilik bilerek büyüyen gençliği; 12 Eylül'ün "Bizim çocuklar"ı, ABD'nin emri ile çok ezdiler yasalarla! Yasa koyucu da, yasa uygulayıcı da kendileri olduğu için daha doğrusu emredilenleri uyguladıkları için "Netekim Paşa" ve a'vânesi, yasalardan nefret eden bir nesil icâd ettiler yasalarla!...
Bu yasalardan nefret eden, yasa uygulayıcılardan tiksinen neslin çocukları, şimdi yüksek tahsilde!...
Milli Eğitim de, müfredâtı tamamen globalleşme adıyla; gayr-ı millîlik,kimliksizlik, karaktersizlik ve sınırsızlık, dünya kardeşliği, diyalog ve kurnazlık üzerine inşa ettikleri için hiç bir şey tahsîl etmeyen, internetten "kopyala-yapıştır" tembelliğinde, aksakallılarının da yasalardan nefret etiğini bildikleri için yasalardan becerebildiklerince, nemâlanan bir nesil var şimdi!...
Bunların üzerine bir de; "Benim memurum işini bilir!" kurnazlık öğretisi eklenince ve bu eklenti, Türkiye'nin Cuma Namazı kılan ilk Cumhurbaşkanı tarafından yapılınca -Muhteşem Türk Atatürk'ün Cuma Hutbeleri, ne hikmetse hiç görülmez bu îmanlılarca- "Müslüman Kurnazlar"ın, "Müslüman Hırsızlar"ın, aile fotoğraflarının, papatyaların, prens ve prenseslerin yoğunluğuna şahit olduk.
Aynı kurnaz yoğunluğunu günümüzde de yaşıyoruz. Ama yönetenler ve yönetim kadroları çok inançlı, badem bıyıklı bürokratlardan oluşturulduğu için ve çalanlar "Allah rızası"na çaldıkları için, ülke dar'ül harp sayıldığı için ma'şeri vicdanları rahatsız etmiyor nasıl oluyorsa!...
Çocukluğu ve gençliği yokluklar, fukaralıklar içinde geçmiş birileri, "abiler"in denetiminde büyüyerek zenginleştikçe, etkin görevlere getiriliyorlar. Dini vecîbeleri yerine getirerek asla zinâ yapmayan bu bürokratlar, üç-dört eş(!)leri olmasına rağmen,türbanlı sevgili diye koyunlarına aldıkları sekreterlerine, katlar-yatlar alabiliyorlar!...
Ve bu îman(!)lı kadroların har vurup harman savurduğu bir yokluklar ülkesinde, memleketin aslî unsurları açlıkla-yoklukla mücadele ederken, topraklar vatan kalsın diye toprağa patır-patır düşerken, anamuhalefet ve muhalefet; kavga edecekleri adresi karıştırıyorlar!...
Yeter artık!...
Barışın Kardeşim! Kim kimden özür dileyecekse sür'atle dilesin!
Bu körler, sağırlar kavgasından, milletin canı sıkkın... Söz, anlayana...
Bizden söylemesi...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: