Cumartesi, Mart 22, 2008

ERZURUM'DAN MANZARA...

On yıldır kendilerine "Ulusal basın" adını koymuş, uzaktan kumandalı basına "Yaygın Basın" derim. Asıl ulusal yani millî basının, yerel basın olduğuna inanır ve söylerim. Asıl Millî Basın'dan bir dostum, Erzurum'un kanaat önderlerinden ve çekirdekten yetişme gazetecilerinden Selahattin ŞENER'in, tamamen millî duygularını, herkesle paylaşmak istedim.
Son olaylarla ilgili neden yazmadığı konusunda muhatap olduğu "mahalle baskısı"na cevap vermiş Sevgili Şener. Bir Erzurum tablosu koymuş ortaya ki Erzurum'u son seçimlerde "Demokrat Maskeli Kabadayı" Recep Tayyip Erdoğan, tulum çıkarmış, 7-0 kazanmıştı! Erzurum'dan manzaranın nasıl göründüğü, hem Türkiye'ye, hem AKP'lilere, hem de Recep Tayyip Erdoğan ve avânesine duyurulur.
"Ne lehte... Ne aleyhte yazmam... Zira İçinde neyim var... Yanlış anlamayın, şahıs olarak demiyorum. Halkın bir parçası olarak söylüyorum... Partiler kapatılmış; ya da açılmış... Bana ne!...
Bize ne! Bu güne kadar, beni, bizi adam yerine koyan bir parti oldu mu? Deniyor ki, 11 kişi toplanıp bilmem kaç milyon üyesi olan bir partiyi kapatıyor... Olur mu bu? Bu demokrasiye yakışır mı?
Diyen yok ki, bu milyonlarca üyesi olduğunu söylediğiniz partiler, milletvekili, belediye başkanı tespiti yaparken bırakınız halkın tamamını da, parti üyelerine soruyorlar mı? Hatta hatta, o partiyi kuran heyete soruyorlar mı? Kimi istersiniz? diye...
Ne gezer... Parti ayrımı yapmaksızın; liderler evlerine kapanıp işlerine geleni aday gösteriyor gelmeyeni de silip atıyor... Demokrasi denen şey bu mu?
Çoğulcu...
Katılımcı demokrasi...
Güldürmeyin adamı...
Konuşturmayın da...
Millet figüran...Talihi yar olanlar ise millete Sultan... O halde... Parti kapatılmış ya da açılmış...
Bana ne!...
Bize ne! Öyle ise, niye yazayım; neyi yazayım...
Demokrasiyi herkes ucu kendine değince terennüm ediyor... İmkan, fırsat eline geçince de amansız bir despot oluyor... Durum bu ise... Kimden yana olayım... Kimi, neyi savunayım... Demokrasi desem; bu kavrama haksızlık etmiş olurum... Sivil siyaset desem...

Siyasilerin kıyafetleri dışında sivil yanları mı var?
Tabi, işi bu noktaya taşıyan... Yani, Siyasi Liderleri amansız birer despot haline getiren dalkavukluk yapan “bir kısım HALK”... Putunu kendi yapan; ardından da dönüp o putlara tapan...
Fırsatını bulduğunda da, taptıklarını afiyetle yiyen halk...
Yani benim de parçası olduğum kitle...
Şuursuz yığınlar.
Bilmem anlatabildim mi? Niye yazmadığımı...
Neyi yazayım...! Niye yazayım... İçinde neyim var; içinde neyimiz var..." (20.03.2008 Erzurum Gazetesi)

İlâveten; "Yüreğine sağlık Kardeşim." den başka ne söylenir ki...
Bir de tekrâren Recep Tayyip Erdoğan ve avânesine duyurulur tabi!...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: