Çarşamba, Kasım 12, 2008

"SEVSİNLER SENİİİİ" !...

Kim ne derse desin, hoşuma gitti şu; "Sevsinler seniii!" iltifâtı!...
Kimin, kimi, nasıl seveceği de umurumda değil sözü söyleyen ve muhatabı belliyken!... Başbakan'ın kendine has Kasımpaşalı üslûbuyla, sevileceklerden olduğunu târif ettiği bu aklı evvel, dünyanın merkeziydi ya!
Senaristin baş karakter aktörlerine yakın olduğu için değişmez figûran olduğunun bile farkında olamayan bu sevilecek olmasa, gök kubbe çökerdi ya!...
Senaristin vaz geçmediği baş aktör sayesinde bir kaç oyunda aynı rolü oynayınca kendini oynadığı roldeki zanneden var ya! Ağlanacak halimize güldürdü!... Hem de, muharrir ve resmî kanaat önderlerinden bu sevilecek figûran!... "Ne günlere kaldık ey gâzi hünkâr!..."
Bir şey daha söylemeden edemeyeceğim; Başbakan'ın bu tavrını, sevdim ben! Kendine dil uzatıldığında Kasımpaşalılaşmasını çok sevdim hemde. Bir de, şu; "Tek Vatan, Tek Bayrak " sloganını... Hele bir de; "Tek Dil" i eklese var ya!...
Senarist, baş aktör, figûran derken aklıma Sakallı Celâl geldi.
Bir tanıdığı, karşılaştıklarında Sakallı Celal'e; "Sizi halâ huzursuz görüyorum. Halbu ki sizin düşündüklerinizin, hatta düşünemediklerinizin çoğu gerçekleştirildi. Neden hâlâ memnûn değil ve muhâlifsiniz?" diye sitemle karışık sorar. Sakallı, soruya soruyla cevap verir; "Sen hiç tiyatroya gittin mi?" Devâm eder; "Perde açılır. Yatan bir hasta, başında ilaçlarını veren, nabzını ölçen bir hemşire vardır. Biraz sonra gözlükleriyle, kulaklığıyla ve beyaz önlüğü ile doktor da gelir. Hastanın nabzına bakar, kalbini dinler ve reçetesini yazar. Aslında ortada ne hasta, ne hemşire, ne de doktor vardır. Ortaya koyulan bir oyundur sadece. İşte şimdi bizim rolümüz de; 'Yaşasın Cumhuriyet!' seyirciliğinden ibâret..." diye tamamlar.
Başbakan'ın seçimler öncesi, -büyük bir beceri ile- geliştirdiği söylem değişikliklerine, şüpheyle bakmama rağmen itirazım yok! Seçim başladı! Ya evde oturarak kendini teröristten, şehir magandalarından, eşkiyalardan koruyacaksın, ya da kapı kapı dolaşmaya başlayacaksın. Kovulsan da, buyur edilsen de, iltifat ta görsen, hakaret te görsen dolaşacaksın seçmeni... Başbakan'ın yaptığı bu!... "Ana Muhalefet ve Yavru Muhalefet" ise, aile toplantılarında zor bir slogan ezberliyorlar, "Yaşasın Atatürk! Yaşasın Cumhuriyet!"
Aslında öyle güzel seçim malzemeleri oluşuyor ve oluşturuluyor ki! Erzurum'da, attan düşen Başbakan'a, at hediye ediliyor! Sözün tamamı, kime söylenir? Çarıklı erkân-ı harbin uyarıları hep böyle, kinâyeli-istihzâlı yapılmaz mı?... Yerel Basın'la Çarıklı Erkân-ı harpte üslûp birliği de var üstelik!...
Bu arada, Anadolu'da; "Allah adamı şaşırttı mı düğünde yellendirirmiş." derler ya!... Başbakan'ı Obama'laştıran "sevilesi", bu kere de Başbakan'ın; "Bir arkadaşımızı Köşk'e taşıyacak kadar makam hırsından uzağız." tarifindeki, Cumhurbaşkanı'nı Obamalaştırdı değil mi galiba!...Bakalım Köşk'ten de; "Sevsinler seniii!" veya benzer bir iltifât çıkar mı?
Hani bu aralar Başbakan; "Tek Devlet, Tek Vatan, Tek Bayrak." söylemine bir de "Tek Dil"i eklese var ya, senaristle aktör arasında çekişme var veya BOP Eş Başkanlığı'ndan veya el atına binmekten vaz geçildi diyesim gelir!...
Tek Milletliği, Tek Devletliliği, Tek Vatanlılığı, Tek Bayraklılığı kabul etmeyenler, işte o zaman canlarının istediği yere def olup gitsinler!... Ana Muhalefet te ne kadar kızarsa kızsın aile toplantılarında!
Böyle heyecan verici, hamasî söylemleri o kadar özledim ki!...
Tek Milletin, inadına gösterdiği ihtiramın karşılığı da bunu söylemeyi gerektirir zannederim... Obama da seçim kazanmış(!)ken tam zamanı!...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: