Cuma, Kasım 14, 2008

YA SEV, YA DA SEV!...

Günlerdir; "Ya sev, ya terk et!" sloganı dillerde. Başbakan, böyle söylemedi bundan pek farklı bir şey de söylemedi ama, günlerdir bu sloganı tekrarlamayan kalmadı! DTP'liler de, AKP'liler de, CHP'liler de, MHP'liler de tekrâren söyledi!... Kimi karşı çıkarak,kimi tasvip ederek, kimi istemem yan cebime koy edâlarıyla!... Ben de tekrarlayacağım bu sloganı ama Türkçe düzeltme yaparak; "Ya sev, ya da sev! Yok başka çâren!"
Rahmetli Murat Çobanoğlu, bir şiirinde; "Kız onunda kapı kapı gezerse/ On birinde doğmuş kusur mu etmiş." diye sormuştu! Birbirine benzeyen, aynı anlama gelen ata sözlerini toparlamış, ozanca özetlemişti...
Biz devlet olarak bu ata sözlerimize rağmen; millete kulak vermeden, ahlâkımıza-törelerimize, kültürümüze ters olan her şeyin yapılmasına göz yumduk yıllarca!
Katillerden kahramanlar çıkardık! Hortumculardan kurnaz-başarılı, iş adamları! Siyâseti ve politikayı "Zübük Ağa"lara teslim ettik! Bütün yapanların yaptıkları, yanlarına kâr kaldı, hesap sormadık, soramadık!
"Sizdenim." diyen hiç kimseye itibâr etmeyip, "Bendensiniz! Ben sizin babanızım! Ben ne dersem o olur!" diye ahkâm kesen zübüklere boyun eğdik, oylarımızla!...
Cumhurbaşkanlığına, Meclis Başkanlığına, Genel Kurmay Başkanlığına, bakanlıklara, millet vekilliklerine, müsteşarlıklara, genel müdürlüklere, sanatta zirvelere, vergi rekortmenliklerine yükselen ve hiç garipsenmeyen Kürt asıllı vatandaşlarımız ortadayken; etle tırnak arasına girmek isteyen art niyetliler yüzünden, AB ve ABD adlı Haçlı'nın destekleriyle BOP adıyla dayatılan projelere katkı verenler yüzünden, her gün körüklenen terörizm gerçeğinde, yanlış adreslerle münakaşa ettik!
Art niyetliler de, bölücüler de, AB de, ABD'de demokrasi dedi; demokrasi maskesiyle oynanmadık değerimiz kalmadı! Biz de; "Aman bize demokrat değilsin!" demesinler diye, bu maskeli art niyetlilere göz yumduk! En milliyetçi olarak tokalaştık bile bu murdarlarla!...
Terörist başını -öyle veya böyle- derdest ederek yargıladık! Cezasını da verdik! Asılmalıydı asamadık ama mer'i yasalara göre cezalandırdık! Mesele kapanmalı değil miydi? Aksine açıldı! Aksine yayıldı! Dağdayken, Irakta'yken, Suriyede'yken korkudan ödü patlayan bir zavallıyı; hapsettiğimiz cezaevinde kontrol edilemez hâle getirdik!
Siyâsetin, ticâretin, sanatın, bürokrasinin zirvelerine gelmiş ve hâlâ zirvelerde olan Kürt vatandaşlarımıza; "Neden susuyorsunuz?" sorusunu sorup sorgulamak yerine, hapsettiğimiz bir mahkûmun dillerde dolaştırılmasına izin verdik! Cezaevindeki örgüt başını ve yandaşlarını şımarttığımızı müsrîf baba edâlarımızla nedense görmedik! Göremedik!
Müttefik(!)imiz ABD'de, okyanus ötesinde seçim kazanan bir zenci için onlarca kurban kesebilen insanlardan, demokrasiye katkı bekledik! Şeyh zekeri öpmeyi, ağa ayağı yalamayı sadakat diye bilen zavallılardan demokrasiye, seçme-seçilme adıyla katkı bekledik!
Kocaman kocaman prof.ların; "Kürt meselesi" adını koydukları, bölücülüğün demokrasi arkasına saklanmasına izin verirken; "Bu kadar cehâlet, ancak tahsille mümkün olur!" gerçeğini hep göz ardı ettik!...
Ya sevecekler, ya da sevecekler Kardeşim! Tahsille cehâlete terfi eden aydıncıklarımız da bu vatandaşlarımızın sevmelerine yardımcı olacaklar! Hiç bir yere gitmek falan yok! Halkları toparlayıp milletleştirebilmiş bir erk olarak, Türk Milleti olarak; sevenlere de, sevmeyenlere de; "Ya bu deveyi güdecek, ya da bu deveyi güdeceksiniz!" deyip başka bir şey demeyeceğiz!... Ya akıllarını başlarına toplayacaklar, ya da akıllarını başlarından alacağız! Ne bir tek çakıl taşımızdan, nede bir tek Kürdümüzden vaz geçmeyiz, geçemeyiz! Çünkü biz, Türk Milleti'yiz; çünkü biz, Türk Devleti'yiz...
Kem hayal sahipleri de kış uykularında avuçlarını yalayacaklar yalayabildikleri kadar!...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: