Salı, Kasım 25, 2008

HER SOFRADA PASTA OLACAK TA...

Şu, bize demokrasi diye dayatılan; "Ben yaptım oldu!" mantıklı genel başkanlar despotizmi var ya, gına getirdi millete artık!...
Başkası için parti kapatma sebebi sayılabilecek suçların başında gösterilen işler, eğer kendimiz yaparsak asla suç ta değildir, laikliğe karşı da olmaz, hatta laikliğe karşı odak olma tarifini bile değiştirebilir!...
Ve çok gariptir yapılanlar, yapana değil hep muhaliflerine yarar!...
MHP'nin Genel Başkanı; demokratlaşacağım diye, farklılıkların farkındalığını göstereceğim diye, Meclis'te çiçek bahçesinin rengini tamamlayacağım diye, ideolojik ağırlıkları atacağım diye, PKK'nın siyâsal temsilciliğini inkâr etmeyen DTP'lilerle tokalaşır ama demokratlaşamaz! Aksine geçmişine, mâzîsine ihânetle suçlanır, fanatik parti tabanını kaçırır ama DTP'ye yarar, AKP'ye yarar; hatta, -yıllarca demokrasi adına onlarla yakınlaşmış olan- sosyal demokratların işine, Baykal'ın şahsındaki bölücülere karşı duruşuyla, CHP'ye yarar!...
CHP; toplumun her kesimiyle barışmak-karışmak adına, -zannederim- çok başarılı bir halk adamı olan İstanbul İl Başkanı'nın iknası ile türbanlılardan da bir adım daha ileri giderek çarşaflı kadınlarımıza rozet takar. Tabanına ters gelmez, tek sermâyeleri Atatürk olan Atatürkçülükten geçinen entellerine ters gelir! Milletin bütün kesimleriyle birlikte olmak mecbûriyetinde olan bir partiye; entelleri tarafından nedense ve nasıl bir mantık itirazıysa, varoşların ezilmişleriyle kıyâfetlerinden dolayı bir araya gelmek yasaklardan sayılır! Genel Başkanlık Sultası'nın önemli aktörlerinden olan Deniz Baykal; bu tenkîtlere -haklı olarak- kulaklarını kapatır, çarşaflılara rozet takar, ama siyâseten AKP'ye yarar!...
Hikâye bu ya; Buğday, Hac'ca gitmeğe niyetlenir. Kendisi Hac'da iken yerine vekâleten bakabilecek birini düşünür. Ve arpada karar kılarak ziyâretine gider. "Arpa Kardeş, ben nasipse Hac'ca gideceğim. Ben dönünceye kadar milletin ekmek ihtiyacını sen karşılayabilir misin?" diye rica eder. Arpa, biraz düşünür. Kendi unuyla buğday unu arasındaki farkın fakındadır. Ama Buğday da tatile değil, bir dînî farzı yerine getirmeğe niyetlidir. Fazla düşünmeden kabul eder. Buğday, büyük bir vicdan rahatlığı içinde Arpa'ya teşekkürler ederek ayrılır. Arpanın evinden biraz uzaklaşmışken; "Buğday Kardeş! Buğday Kardeş!" diye bir seslenmeye döner. Seslenen, nefes nefese peşinden koşan Arpa'dır. Yaklaşan Arpa; "Buğday Kardeş, ya millet ekmekten başka pasta isterse ne yapayım?" diye sorar!... Buğday, başını tevekkülle belli etmeden sallar ve; "Arpa Kardeş, hele sen bir ekmekliği becer, pastaya sıra gelinceye kadar ben dönerim." der...
Aslında AKP'nin, CHP'nin ve MHP'nin siyâsal olarak bir çâre olmadıklarının farkında bir seçmen olarak, Anadolu'da horoz döğüştürülürken söylenen; "Arpa, buğday! Dirik, dirik, dirik!..." tekerlemesinin tam zamanı ama!...
Kaybedilecek olan bu partilerin seçimleri değil! Kaybolan milletin zamanı ve maalesef devletimin istikbâli!...
Buğday, Hac'dan dönünceye kadar da olsa millet arpaya bi iltifât etse!... Kendilerini dünyanın merkezi zanneden; yanlış yorumlanan siyâsetin, başarı/sızlık/larından dolayı ödüllendirdiği bu Genel başkanlara bi hadlerini bildirse, vallahi buğday Hac'dan döndüğünde her sofrada pasta olacak ta... Ya millet olarak biz demokrasiyi özümseyemedik, ya da bu genel başkanların hiç biri demokrat değil!...
Yoksa demokrasilerde çâre mi tükenirmiş?
"BANA YOL GÖSTEREN BENDEN OLMALI
OLAMAZ TÜRK'E BAŞ 'TÜRK'ÜM! DEMEYEN."
Selâm, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: