Perşembe, Kasım 13, 2008

HAR'LI, SEMERLİ, ŞAMARLI GAZETE/ci/LER...

Yıllardır, gazeteci olmadığımı ve olamayacağımı söyler, arada bir de; "Ben, muharririm." derim, edebimden utanarak-kızararak...
Gazetecinin haber yapması, muharririn haberleri yorumlaması yani taraf tutması gereğini bilirim ben. Ama yıllardır; gazetecilik adına, Özal'la başlayan ve yanlışlığı bilinerek sürdürülen bir uygulamayla, köşelerden haber yapılır ve manşetlerden köşeler yorumlanır!...
Dolayısıyla da; kimin atına binerse onun düdüğünü çalanlar, eyyamcılar, takıyyeciler, 'Dolma Kalemler" çoğalırlar...
Başbakan'ı Obamalaştırmaya çalıştığı için AKP'lilere sevilmek üzere havale edilen, köşe habercisi -ki ben bunlara gammazlar derim-, müstear ismiyle gûya cevap verdi! "Bekledikleri, benim bu kavgayı sürdürmem... Sürdürmem, neden sürdüreyim... Mesleğe ilk adım attığım günlerde, bir büyüğüm, 'Gazetecinin muteberi yanağında dudak izi değil, tokat izi bulunanıdır.' demişti. Benim yanağımda o izlerden çok var; bazıları benim sevdiğim ve bazıları da beni sevdiğini bildiğim kişiler..." diye yazmış!
Sadece bu kadarla yetinse, yaklaşımım acımak olacaktı! Ama devam etmiş Taha Kıvanç müstear ismiyle; "Geçmişe baktığımızda bu alanda pek çok ilki gerçekleştirdiği için Tayyip Erdoğan'ı Bush politikalarıyla özdeş saymamız mümkün değil. 'Kürt sorunu' adını çekinmeden kullandı, bu konuyu dert edinen aydınlarla görüş alış-verişinde bulundu, bölgeye her gidişinde önemli mesajlar verdi... Anayasa ve yasalarda gerekli değişiklikleri yapıp Kürtçe kurs ve Kürtçe TV kolaylığı getiren de Tayyip Bey... Sorun şu son birkaç hafta içerisinde benimsediği söylemden kaynaklanıyor... Tank ve tüfekle 'Kürt sorunu'na çözüm getireceğini sanıyorsa, bu sanısı onu ABD'de George W. Bush ile ortak çizgide buluşturur... Ne kadar aksini iddia etse de..." diye devam edince kızdım bir daha şamar üstâdına!...
"Beraber yürüdük biz bu yollarda." şarkısının iki yolcusunun, yolları mı ayrılıyor veya ayrıldı mı? Ne dersiniz?
Büyük bir ihtimalle Başbakan; bu gelişmeden, Obama'yla ilk veya Bush'la son görüşmeye doğru seyir halindeyken haberdar olacak! Bir daha "Sevsinler seniii!" diyecek midir? Sevileceği, kimlerin sevmesi gerektiğini belirtecek midir? Bilemem! Suratında dudak izi değil, şamar izleriyle yıllar geçiren bu "Şamar"yazarını, kimlere havale edeceğini ise çok merak ediyorum!
Asıl kavganın Başbakan'la Koru arasında olmadığını, zannederim her kes anlıyor! Kavganın, çekişmenin tarafları belli de, sebebini yorumlamaktan ürküyorum! El atına binen çabuk iner bilinir. Bilinir bilinmesine de; bu sık sık binicisi değiştirilmeye hazırlanılan atın, asıl sahibi artık neden binmez atına? Usta jokeyin at seçmeyeceğini de biliriz bilmesine de; yarış kulvarlarında jokeyine göre yarış kazanan veya kaybeden atlarla uğraşmaktansa, atının belindeki millî süvariyi sizler de benim kadar özlemediniz mi?
Bu arada açıklıkla; bu attan kastım "kırat", süvariden de kastım asla "6 kere düşüp 7 kere binen" ve ustalaşamayan değildir!
Allah rızası ödüllü, Turan'la sonlanacak, Devlet-i ebed müddet inançlı süvariden ve atından bahsediyorum. Attan düşmeyen biniciyi, binicisini atmayan atı bekliyorum. Tarihiyle barışık, milletiyle yüz yüze, Ordusuyla ve bütün devlet kurumlarıyla el ele; Vatanın vatan kalabilmesi , devletin ve devletliliğin devâmı için olmazsa olmaz bedelin can olduğunun farkında olan ve "Varlığım Türk varlığına armağan olsun." diyen süvâriyi, seferde hayal ediyorum...
Suratında tokat izleriyle büyüdüğünü ve yerini muhafaza edebilmek için diğer suratını da bir başka şamarcıya hazırlamış eyyamcılarla, çok oyalanmadık mı?
Bir yanda kendini şamar oğlanı diye tarif eden, diğer yanda anıracağını vaad ederek eşek amblemli Okyanus ötesi partinin seçimleri hakkında ahkâm kesen, Şeyhi'nin Harnâmesi'ni güncellemeyi başaran bir tevâfuk göstergesi ve günümüz gazeteciliği!...
Ve de bendeniz; "Ben gazeteci olamadım! Muharrir kalmaya kesin kararlıyım." diye yerimde sabit kalmaya, bir daha karar kıldım...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: