Pazar, Kasım 02, 2008

HEDEFTEKİ MİLLÎLİK!...

85 yaşındaki Cumhuriyetin ilk okullarında; okuma yazmaya önce alfabe ile başlanır, sonra heceye, sonra kelimeye, sonra da cümleye geçilirdi.
Kinci İkinci Cumhuriyetçiler; sistemle oynamaya, çocuklarımızın dimağlarından başladılar. Okuma yazmaya; önce kısa cümle, sonra kelime, sonra hece, sonra harf öğretilerek başlatıldı.
Bu çocuklarımız, 25-30 yaşlarına gelince de bir daha geri dönüldü. Yine harften heceye, heceden kelimeye dönüldü!
Başında "milli" sıfatı olan Milli Eğitim Bakanlığımız'ın, millÎliği hedef alındı!
Eğitim ve Öğretimle, tevhîd-i tedrîsatla, eğitimin tekleştirilmesiyle, eğitim ve öğretimle oynadıkça oynadılar Kinci İkinci Cumhuriyetçiler!... Orta öğretimdeki tedrisatla kaç kere oynadıklarını, bir öğretmen olarak hatırlayamıyorum. Bizim öğrenciliğimizde ve öğretmenliğimizin ilk yıllarında tedrîsat; %60 eğitim, %40 öğretim şeklindeydi. Yani müfredatın %60' ında eğitim yapılırdı. Çocuklarımızın; toplum ahlâkına, örfe, ananeye, geleneklere, devlet kurallarına yani yasalara uygun insanlar olmalarına çalışılırdı. Toplumun hiç bir katmanından dışlanmayacak, toplumun hiç bir katmanıyla kavga etmeyecek insanlar yetiştirilmeğe çalışılırdı. Zamanın geri kalan %40' ında ise çocuklara bilgiler öğretilirdi.
Bu şekilde yetiştirilen çocuklardan; Cumhuriyetin ilk 35-40 yılını yöneten insanlar yetiştiler. Bu insanlar; "Ne mutlu Türk'üm diyene." diyecek kadar milletçi; "Yerli malı, Türk'ün malı, her Türk onu kullanmalı." diyebilecek kadar milliyetçi; "Benim iman dolu göğsüm gibi bir serhaddim var." diyebilecek kadar imanlı; "Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın/Bu toprak,bir devrin battığı yerdir./Eğil de kulak ver bu sessiz yığın/Bir vatan kalbinin attığı yerdir." diyebilecek kadar vatanperver Türklerdi...
Sokaklarında ki halkı, köy halkını, belde halkını, ilçe halkını, il halkını, bölge halkını bilirlerdi. Bu halkın devleti kurarak Türk Milleti olduğunu kavramış kabullenmişlerdi. Cumhurbaşkanı'nın, başbakanın, bakanların, millet vekillerinin etnik soylarına bakmak akıllarına bile gelmezdi. Cemal Gürsel Paşa'nın; Genel Kurmay Başkanı, Cumhurbaşkanı olmasına kürtlüğü asla mani değildi. Hikmet Çetin'in ve benzer nicelerinin; millet vekili, bakan, meclis başkanı, cumhurbaşkanlığına vekâletine kürt asıllı olması asla mani değildi, akıllara da gelmezdi. Kürt asıllı, ağa sıfatlı zenginlerin varlıklarından rahatsızlık, kimsenin aklına gelmezdi. Aynı sıralarda, aynı manga ve bölüklerde, aynı mahalle ve ilçelerde, aynı siyasi saflarda, aynı mecliste yan yana, omuz omuza memleket sevdaları paylaşılır, müreffeh memleket hayalleri kurulurdu...
Kinci İkinci Cumhuriyeçiler; önce bu tevhid-i tedrisatı hedef aldılar. Eğitim-öğretimdeki birleştiriciliği yok ettiler. Irkçılığı, şövenizmi halkçılık maskesiyle dayattılar milletleşmiş halklara! Halkçılık dediler ama bölmek için! Halklara eşitlik dediler ama milleti birbirine düşürebilmek için! Halklara özgürlük dediler; cumhurbaşkanlığına kadar, meclis başkanlığına kadar, bakanlığa kadar, vergi rekortmenliğine kadar yükselmiş insanları yerlerinden etmek, milleti birbirinden, tevhidden, birlikten uzaklaştırmak için!
Milletliğimizi hedef aldılar bu, "Kinci İkinci Cumhuriyeçiler"... Milletliğimizi tahrip ettikten sonra devletliliğimize saldırı başladı! Atatürk'e saldırıyla başladılar. Atatürkçülükle, Kemalizmle, Cumhuriyetle çekişmeğe başladılar! Ordumuza dil uzatmaya başladılar! Şehidimize kelle dediler! Askerlik, yan gelip yatma yeri değildir diye tarifler yaptılar...
Veeee; memleketi, Başbakan'ın bile zorla gidebildiği bölgeleri olan, acayip bir hale soktular!...
Daha devamı var eğer önlem almazsak! Art niyetli; "Halka da, halkların hakkına da ...." diyerek işe başlamazsak!...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: