Çarşamba, Kasım 26, 2008

NEDEN MİLLİYETÇİYİZ?

Ziya Gökalp'in; "Türk'üm. Bu ad, her ünvandan üstündür." dizesini değişmez sloganım olarak kullanmaya başladığımdan beri, milliyetçilik değil ümmetçilik yapmam gerektiği hakkında sürekli ikazlar almakta ve itirazlara muhatap olmaktayım. Sözlerimin etkili olduğunu hissederek sevinmeme rağmen, bu konudaki nihaî kararımı, açıklamak gereğini duydum.
Allah(c.c.), kardeşi kardeş yaratmış ve rızkını ayrı vermiştir. "Rabbin dileseydi bütün insanları bir tek millet yapardı." (Hûd-118) , "Bunun üzerine: Bir kısmınız diğerinize düşman olarak ininiz." (Bakara 36) Ayet-i Celîleleri'nin bildirdiği günden beri yeryüzüne Türk olarak indirildiğime, kalû belâ'dan beri de Müslüman olduğuma îmân edenlerdenim. Mü'minin mü'mine kardeş olduğunu ve rızkımızın ayrı-ayrı olduğunu da îmânım gereği bilirim.
Bendeniz başkaları gibi; falan millet, filân gâvurla birlikte şunu yaptı, bunu yaptı falan demeyeceğim.
"Bir kötülüğün cezâsı, ona denk bir kötülüktür. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa onun mükâfatı Allah'a aittir." (Şura-40) Ayet-i Celîlesi'nin bana tanıdığı kulluk hakkımla affedip affetmeyeceğime kendim karar verdim ve vereceğim.
Ümmet olarak neler yaşadığımız, nelere muhatap kaldığımız ve kardeş dediklerimizden neler gördüğümüzü de tekrâren hatırlatmayacağım. Görmemiz ve aklımız-imanımız-idrâk kapasitemiz kadar ibret almamız gereken Takdîr-i İlâhiydi elbette. Çünkü Habil-Kabil kardeşleri Kitabımız'dan öğrendik. Kardeşin kardeşe neler yapabileceği, Habil-Kabil kardeşler örneğindeki kardeş katli, boşunamı anlatılmıştır hâşâ...
Sevgili Kardeşlerim; "Veren el, alan elden hayırlıdır." öğretimizden hareketle veren el olmak istiyor bu yüzden de milliyetçilik yapıyorum. Anlatabildim mi? Allah(c.c.)'ımın, inancımın, dinimin bana tanıdığı kulluk hakkıma dayanarak; "Komşusu açken tok yatan bizden değildir." tarifine uyabilmek için adâletli bir hâkim millet olmak mücâdelesindeyim. Gözümün önünde, 400 yıllık tebaamıza, sadece inançlarından dolayı revâ görülen tecâvüz ve tasallûtları kabul edemediğim ve saldırgan işgâlci ABD askerleri'ne şimdi Cumhurbaşkanlığı makamımızda oturan zâtın duasını hazmedemediğim için "Yeniden Türk Milliyetçiliği" yapmayı şart görüyorum. Marshal yardımlarıyla başlayan ve başlatılan, sonraki yıllarda AB hayalî vaatleriyle, "Ilımlı İslâm", "Dinler arası Diyalog", "Medeniyetler arası İttifak", "BOP Eş Başkanlığı" süsleme ve beslemeleriyle; alan el, uman-dilenen millet tarifine sokulmamıza itirazım var.
Bu itirazıma sadece kulaktan duyma, şeyhler ve cemaat liderleri tarifleriyle ve şövenizme, ırkçılığa benzeterek itirazlar varsa -ki var-, izninizle benim de bu teslîmiyetçiliğe itirâzım var!... Burnumuzun dibinde Müslüman Irak'lı kadınlara diyalogcu ve ittifakçı projeler pompalayarak "demokrasi" getirdiğini söyleyen Haçlı Silahşörü ABD'nin yaptıklarını, görmezden gelerek bana itiraz edemezsiniz. Etmemelisiniz. Ederseniz mantığı da olamaz!...
Eğer ısrarla itiraz ve ümmetçilik diye ısrar edecekseniz; Allah(c.c.)'ımdan sizi hidâyete erdirmesini dileyebilirim sadece...
"Bana yol gösteren benden olmalı /Olamaz Türk'e baş, 'Türk'üm' demeyen." diye samîmi milliyetçiliğini açıklayan Ziya Gökalp'e, sonuna kadar katılıyorum.
Bu tavrım kimi rahatsız edecekse etsin. Zaten onları rahatsız edebilmek ve kısas hakkımı kullanabilmek için bu tavırdayım...
Yine bendenizin; "Amcası ile dayısı arasındaki kavgada, amcasından yana olamayan kişi, milliyetçilik yapamaz." tarifimde de ısrarcıyım. Bu tarifimi ve tavrımı isteyen istediği şekilde yorumlamaya ve korkusunun adını isterse ümmetçilik, isterse demokratlık, isterse diplomatlık, isterse ilm-i siyâset koyabilir!...
Cesâret ne kadar insânî bir davranışsa, korkaklık ta o kadar insânîdir. Korkak kardeşlerimizi de saldırgan gâvurlara karşı, saldırgan diyalogculara, ittifakçılara, Haçlılara karşı korumayı kendimize millî görev sayarız...
Yaşasın Yeniden Türk Milliyetçiliği...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: