Salı, Kasım 25, 2008

AĞZINA SAĞLIK BE ADAM!...

Ben yazmış olsaydım, fakîri tanıyanlar gülümseyerek; "Hoca ağzını bozmuş." derlerdi biliyorum.
Kendim yazmış kadar gönlümce iki cümleyi, her kesle, sevenlerimle paylaşmazsam ölürüm! Ve; "Hay ağzını yiyeğim Adam!" demesem de ölürüm!
Fatih Altaylı; Türk Silahlı Kuvvetlerine saldırarak kendini en-tellek-tüellerden zanneden bir kadına; "Hanımefendi belki farkındasınız, belki değilsiniz ama o ordu sizin bacak aranızı da koruyor. ..... Türk ordusuna sallayan hanımefendi bilmelidir ki, Türk ordusu Türkiye'nin sınırlarını korur.O sınır ne yazık ki, kadınlarımızın bacak arasına kadar uzanır. (haberturk.com)" demiş! Çok ta iyi söylemiş! Ne bir eksik, ne bir fazla!...
Heeeey! Kendilerini küfürbaz zanneden kalemşörler; okuyun da Türkçe iğnelemenin nezâhet ve nezâketini görün...
Saddam'ı, sistemini ve sınırlarını koruyamayan, ordu görünümlü Irak Askerlerinin başarısızlığını görmez mi bu körler? Galip ABD ordusunun getirdiği demokrasi ile, tamâmen tesettürlü ve müslüman Iraklı kadınlara neler ettiğini duymazlar mı bu sağırlar?
Hadi Irak bize çok ırak olsun!
Irak'taki "Saddamcıların cezalandırılmasından bize ne?" denilsin biz de kabullenelim! Yaygın Basınımızda çarşaf çarşaf anlatılan, hakkında dökümanter kitaplar yazılan, PKK'dan kaçan kadınların ve itirafçıların anlattıklarından, dağda kadınlara teröristlerin neler yaptığını da mı okumaz bu câhiller? Vallahi; "Bu kadar cehâlet, ancak tahsille mümkün olur."
Bu kadın ve benzerleri, câhil değillerse körler. Kör olsalar neyse aynı zamanda sağırlar. Görmezler, duymazlar! Eğer özürlü de değillerse sadece ve sadece hain bunlar!...
Dünyanın hiç bir sisteminde, dünyanın hiç bir yerinde ve ülkesinde hainlere bu kadar iltifat olmaz! Ancak işgaldeki ülkelerde işgalcilere methiyeler yazabilir ucuz dolma kalemler, onlar da mâzur görülmez!
Ağzına sağlık Altaylı! Yüreğine sağlık! Daha fazla iltifât edersem yeni gazeten için yağcılık algılanabilir! Daha fazla iltifat edemeyeceğim!... "Neden bana denk gelmedi ve neden ben bu kadına bunları yazamadım?" diye kıskandığımı da söylemeliyim!...
Kıskandım ama tavrını ve üslûbunu ayakta alkışladım...
Tamam be Kadın! Sana değmeyen yılan bin yaşasın da, sana değemeyen yılanın başını yuvasında ezen ve bunu, görevini yapmanın huzur ve edebiyle reklâm etmeyen ordumuza saldırırken bir kere daha düşünürsün artık değil mi?...
Zorla acziyet haline soktuğunuz veya sokmaya çalıştığınız demokrasiden biz de haberdârız. Biz de Ordumuz'a siyâsetle ilgilenmeyin diye dilimizin yettiğince sesleniriz. Ama Ordumuzun, devlet kalabilmemizin olmazsa olmazı olduğunu da, asla unutmayız...
Hele şu demokrasiyi araç olarak kullandıklarını yıllarca söyleyerek gelen ve hâlâ demokratlık maskesiyle Cumhuriyetimizle kavgaya tutuşanlar var ya! Nizâmi orduyu vur-kaç taktikli teröristle başbaşa bırakarak gûya prestij kaybettirebileceklerini zannedenler var ya! Yaptıklarının nelere mal olduğunu, bir gün mutlaka görecekler! Onların gafletlerinin de, dalâletlerinin de ve hatta hıyânetlerinin de tahrîbatlarını yine bu saldırdığınız Ordu engelleyecek...
Ordusuz devlet mi olurmuş? Savunulmayan devlet, devlet mi kalırmış? Son yüz yıldaki şehit sayısı iki milyonu bulan belki geçen bir milletin ordusuna, bu kadar pervâsızca saldırmanın adı mı demokratlık? Almayım kalsın!...
Gördünüz mü Fatih Altaylı'da tezâhür eden Türkçe Demokratlığı?...
Alın! Evirin-çevirin, okuyun okuyabildiğinizce! Kaç güne hazmedersiniz bilemem ama galiba; "İt utansa donsuz gezmez!" değil mi?
Oooooh be!...
Tekrar ağzına sağlık be Adam...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: