Cuma, Temmuz 04, 2008

BU DA GEÇER...

Kimlerin, ne kadar ilgilerini çekti bilemem. Ama ben, Sevgili Sebahattin ÖNKİBAR'ın bu günkü yazısını, -her halde- en az 15 kere okudum!
"Bizim oğlan bina okur, döner döner gene okur." misali; "Duymak istediklerimi mi yazmış, yanlış mı anladım, yanlış bir ifâde mi var?" diye döndüm-döndüm okudum!
Benim en fazla ilgimi çeken, çuvaldızca canımın millî yerini acıtan ve hiç kimsenin başka anlaması mümkün olmayan cümlelerini, herkesle bir daha paylaşmak gerek diye düşündüm.
İşte o çarpıcı cümleler ve tesbitler: "Bir tarafta rejimi, yani Cumhuriyet’i kuran fikir ve onun anayasal bekçileri, diğer tarafta ise onlarla hesaplaşan iktidardaki parti. Peki iç hizmet kanununa göre 'Cumhuriyet’i korumaya mecbur ve korumaması durumunda ihanet etme durumuna düşecek olan' kurumların bu mücadelede mağlup ve de tasfiye olması düşünülebilir mi? Böyle bir şey devletin yıkılması demek olacağından ........"
Devam ediyor ve şu cümlelerle son noktasını koyuyor: "Benim kanaatime göre AKP dava sonuçlanıncaya kadar fütursuzluğunu daha da artıracaktır.. Öyle, çünkü kapatılma davası ile tasfiyeye gireceğini görüyor. Bu itibarla 'AKP’ye kin kusan ve orduevlerinde toplandığı kaydedilenler'e sesleniyoruz, aman dikkat! AKP’nin oyununa gelmeyin... AKP’yi tankla, postalla, dipçikle değil, hukukla, adeletle uğurlamalıyız."
Bazen; keşke gazeteci olsam, beni gazetede istihdam etseler, mutfağına atsalar ve sadece haber peşinde koşsam ve asla yorum yapmasam diye heveslenirim! Bunu beceremeyeceğimi bildiğim için de gazeteci olmadığımı, olamayacağımı itiraf eder gezerim. İlgimi çeken gazeteciler, ilgimi çeken muhabirler ve ilgimi çeken muharrirler olur, var elbette! Kocaman kocaman "Şeyh'ül muharririn" ünvanlı kişilerin, "dolma kalem"liklerini, milyon dolar veya eurolarla alınıp satıldıklarını gördüğümde, moralim çok bozulmuştu! Şeytan; bana da bunları gör demişti! Aziz Nesin'in Türk tarifini bu adamların haklı çıkarmış olduklarına çok öfkelenmiştim!
Milyon dolar-euro transfer ücretli bu "dolma kalemler"in oğullarının da, köylü kurnazlığı mantığıyla fikir kulvarlarına serpiştirilmiş olduklarını görünce de öfkeleniyorum ama aradan Sebahattin ÖNKİBAR gibi profesyonel, sivri düşünceli, sivri dilli; gazeteciliği, televizyonculuğu, muhabirliği ve muharrirliği bir arada götürebilen duyarlı Türk kalemleri görünce moralim düzeliyor.
"Cumhuriyet’i korumaya mecbur ve korumaması durumunda ihanet etme durumuna düşecek olan kurumlar" tarifinin, çok bilinerek ve çok çarpıcı şekilde herkese hatırlatılmasındaki ustalığı kabullenmemek mümkün mü?
Yine; "AKP’ye kin kusan ve orduevlerinde toplandığı kaydedilenlere" tarifindeki ustalığa; kinâyeye, tenkîde ne dersiniz?
Son günlerde maalesef sapla saman karıştı, karıştırıldı! Yine de şükürler olsun ki saman, saptan meydana geldiği için ikinci bir harmanla tamamını saman etme şansımız var!
Meselelerin asıl sahipleriyle, meselelere sahiplenmeleri gerektiğinde sahiplenmeyip güçleri ellerinden gittikten sonra pişmanlıkla sahiplenmeye niyetlenenler arasındaki, gizli çekişmeyi de fark ettim ben bu yorumlardan hareketle!
Şimdi sadece bekleyeceğim! Hem devletimin tarifini tam kavrayabilmek için, hem sistemin kendisini koruma refleksinin olup olmadığını görmek için, hem de; "Devlet yanlısı Çete" diye adı çok bilinerek ve art niyetlice koyulmuş oluşumun içine adımın ne zaman yazılacağını merakla, hevesle, sabırsızlıkla bekleyeceğim!
Son söz olarak ta; Ufuk BÜYÜKÇELEBİ'ye geçmiş olsun derken hemen de tebrik edeceğim. Ve kendisine o, Atatürk'lü-Bozkurt'lu harika kolyesini tamamlamak üzere, üzerinde "Arap Kürt Partisi" yazan bir kelepçe asmayı düşünüp düşünmediğini soracağım!
Bu da geliiir, bu da geçeeer...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: