Pazar, Temmuz 06, 2008

HUZURUM KALMADI...

İstikrar varmış! Huzur varmış! İstikrarımızı, huzurumuzu hedef alıyorlarmış! Öyle diyorlar. Her kes gibi benim de aklım, huzura takılıyor ve huzuru arıyorum, aynı zamanda da; "Nedir bu huzur?" diye ölesiye merak ediyorum! Bu huzuru bir kaç kere daha yazmıştım.
Beş ay önce, Mart ayında; "Kimsenin kimseden çekinmediği; çekinenin sığınabileceği güçler üstü bir gücün var olduğu, ortam mıdır? Herkesin üzerine düşeni en iyi şekilde yaptığı, yaptığı işin bedelini, en iyi şekilde aldığı yerde midir huzûr? Yoksa huzûr; kimsenin kimseyle ilgilenmediği, tokun açtan, sağlıklının hastadan, zenginin yoksuldan, kuvvetlinin zayıftan haberinin olmadığı; gün battımı herkesin evine kapandığı ve kapı üstüne kapıların kilitlendiği; gücü yetenin zayıfı ezdiği; çalanın kârlı, hortumcunun akıllı, helâl-haram tarifi yapanlarca beyt-ül mâl'ın talan edildiği; âsâyîşi sokak kabadayılarının sağladığı, dağdaki hainlerin şehirdeki temsilcilerinden polisin kaçmak zorunda bırakıldığı, her vilâyete göre farklı yönetimlerin görüldüğü, devletten alınan maaş ve dokunulmazlık zırhı ile Meclis'te devlete-millete hakaretlerin edildiği; siyâsilerle silahlı kuvvetlerin çok sert münakaşalar ettiği yerde midir huzûr?!... Yoksa, bu cennet târifli ülkede bir kez bile yaşayamadığımız, sadece büyüklerimizden dinlediğimiz erişilmez bir hayâl midir?..." diye sormuştum.
Beş ay sonra, bırakın huzurun tarifine yaklaşmayı merakım ve endîşem iyice arttı!
Cumhurbaşkanına güvenemediğimiz, Başbakan'ın kolluk güçlerinden oluşturduğu kişisel görevlillerinden çekindiğimiz, milletvekillerinin iktidarı-muhalefeti dahil olmak üzere genel başkanların vekili olduğunu bildiğimizden Meclisten umut kestiğimiz yerde midir huzur?
Askerin polise, polisin askere; hakimin savcıya, savcının hakime; Adalet Bakanlığının Anayasa Mahkemesi'ne-Yargıtay'a-Danıştay'a, hukuk kurumlarının adalet bakanlığına güvenmediği yerde midir?
Dostluğun bittiği, akrabalığın kuzenleştirilerek zayıflatıldığı, türbandan dolayı kadınların birbirine düşürüldüğü, seven-sevmeyen her kesin AB'cilik uğruna Atatürk'e saldırdığı; Atatürk'ü seven ve savunanların, Atatürkçü söylemlerle kürsüler işgal eden Başbakan'a yakın güçler tarafından tevkif edildiği, hukukun ağırlığından hatta işlemezliğinden adalete güvenin bittiği; Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa Mahkemesinin vereceği kararın tanınmayacağının gününden çok önce açıklandığı ve hukuksuzluğun meşrulaştırıldığı bir yerde midir huzur?
Ayakların baş, başların ayak olduğu, daha doğrusu kimin baş, kimin ayak olduğu belli olmayan; sıkışan vatandaşın baş vurabileceği bir adresin bilinmediği; hukukun işlemediği-işletilmediği; siyasilerce atanmış ve terfilerinin siyasilerce yapılacağı bilinen savcılara hala Cumhuriyet savcısı denilen, Anayasa mahkemesi denilen mahkemelerin en yükseği tarifli mahkemenin vereceği kararı tanımayacağını açıklayan bir Cumhurbaşkanının olduğu; partisine verilen oyların tamamının kendisine verildiğini zanneden -pek te haksız değil- bir Başbakan'ın olduğu; Devletin zirvesi olan Cumhurbaşkanı ile olan randevuyu sadece kendisini belli etmek için yarım saat erteleyebildiği ve devlet protokolünü de ezip geçen bir genel başkanın olduğu yerde midir huzur?
Nedir bu huzur Allah aşkına?
Üç beş tane siyasi parti genel başkanının saltanatları devam etsin diye; atla katırı tepiştirip arada eşeğin canını çıkartmak mıdır?
Huzurumuz yok beğler!
Hiç kimse evinde de rahat ve huzurlu değil!
Cehennem sıcaklarında kapı pencereyi hırsız girer endişesiyle açamıyor vatandaş! Artık vatandaşın evinde sigara içmesi de yasak! Sigara içmeye gücü yetmeyen evinde can güvenliğini nasıl sağlayacağını bilemiyor vatandaş!
Eğer buysa huzur, eğer buysa istikrar; "Huzurunuzu da, istikrarınızı da, ananızı da alın gidin!"
Yetti artık! Yeter oldunuz! Huzura hasret bıraktığınız milletten beter olacaksınız biliyoruz! Ezdiğiniz, bitirdiğiniz, yok saydığınız hukukun size de lâzım olacağı günlerin yakın olduğunu körler gördü, sağırlar duydu! Bir de siz görüp duysanız! Hadi biz sessiz söyleniyoruz! Çok sizden saydığınız Necip Fazıl'ı da mı artık okumuyorsunuz?
"Huzurum kalmadı! Kayna kayna Sakarya
Öz yurdumda garibim öz vatanımda parya..."
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: