Pazartesi, Temmuz 21, 2008

CEVAPLI SORULAR!...

AB adındaki Haçlı Birliğinin temsilcisi; Ümraniye Bombaları ile başlatılıp sonradan Ergenekon'laştırılarak Türk Milleti'nin tarihine de saldırmanın planlandığı, tamamen siyâsi intikam kokan operasyonlarla ilgili ve emekli generallerin derdest edilmesinden aldığı hazzı saklamadan; "Önemli olan büyük balığa ulaşmak." demişti!
Daha önce, BOP Eş Başkanlığı'nı övünerek kullanan bir Başbakan'ın kabinesindeki Adalet Bakanı'na bağlı; atanmış, atanabilecek, sürgün edilebilecek bir Savcı vasıtasıyla Şemdinli Olayları'nda, şimdiki Genel Kurmay Başkanımız'ı çetecilikle suçlama cüreti gösterilmişti!
Son yıllarda; Türk Milleti'nin göz bebeği olan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komuta kademesine karşı, çok çirkin saldırılar başlatıldı! Başımıza geçirilen çuval olayı ile tarihimize yüz karası olarak geçen ama demokratlığa soyunan bir paşamızın anlaşılmaz ve anlatılamaz davranışlarıyla, Ordumuzun komuta kademesine karşı nerdeyse siyâsi bir linç başlatıldı! Müttefik(!)imiz ABD ve Haçlı Birliği AB'nin ısrarlı dayatmalarıyla; etkisiz, her ne yapılırsa yapılsın ses çıkarmadan seyreden bir ordu isteniyordu, isteniyor! Muhteşem Türk Atatürk'ün, millet gönlündeki muhteşem yerinden duyulan korku, açıkça ortaya koyularak Kemalizm, bulaşıcı bir hastalık olarak tarif ettirildi yerli işbirlikçiler ve "dolma kalemler"e!...
İstiklâl Mahkemelerinde Vatana İhanet suçları sabit görülerek idam edilenlerin intikamını almaya soyunanlarla, 2.Cumhuriyetçiler adıyla arz-ı endam eden "Yeniden Osmanlıcılık" maskesiyle de kamufle olmaya çalışan demokratlar vasıtasıyla Atatürk ve Cumhuriyet kazanımlarımıza müthiş bir bombardıman başlatıldı!
Dört günlük göz altından sonra "korku tellallığı"na soyunan demokrasi kahramanları(!)nın propogandaları sayesinde, cesur kalemler sustular nerdeyse! Bu toz-duman içinde, bu cadı kazanı fokurdamaları arasında; AKP'nin kapatılma davası, epeyce gündemden uzaklaştırıldı! Bu konuda beklediğimden çok daha başarılı oldular maalesef!
İstanbul Cumhuriyet Savcısı; hukuka, adalete ihtiyacı olan her kesin ilk baş vuracağı merci olmasına rağmen, gizlilik gerektiren soruşturmayla ilgili basının sızdırdığı yalan haberlerinden şikâyetlendi ve benim de aklıma hemen Adalet Bakanlığı ve bu bakanlığın savcılar üzerindeki yaptırımı geldi! Şikâyetin yapılacağı ilk merci, şikâyetleniyordu! Ama kimi, kime şikâyet ettiğini ne kendisi biliyordu, ne de bir bilen çıktı!
Anayasa mahkemesi'nde süren, AKP'nin kapatılması istemli dava sonucunu, elbette bütün millet heyecan ve merakla bekliyor. Hukukun vereceği karara itirazın olmayacağını, şeriatın kestiği parmağın acımayacağını her kes biliyor. Biliyor da; tamamen gizli olması gereken bu dava hakkında, ABD Eski Büyük Elçisi Marc Parris; “AKP’nin kapatılması bir ay öncesine oranla daha az ihtimal...” diye mahkeme sonucunu ilan ediyor nerdeyse!
11 Eylül 1980 tarihindeki, ABD'nin "Bizim Çocuklar"ının yaptığı, yaptırdığı 1982 Anayasası'nı, Türkiye'nin bütün en-tellek-tüellerine savunduran ABD; şimdi de o anayasa ile kurulmuş olan bir mahkemeye, nerdeyse mahkeme ilamı dikte ettiriyor! Farkında mıyız?
Ve bunun adı, demokrasi veya demokratlık öyle mi?
ABD'nin getirdiği-getireceği demokrasiyi, hemen burnumuzun dibindeki ve 400 yıllık tebaamız Irak'ta göremiyoruz değil mi?
BOP Eş Başkanı Başbakanımız'ın, eğer AKP kapatılırsa tepki vermelerini istediği 27 AB üyesi ülkeden önce, ABD'nin verdiği desteği, milletin nasıl yorumlaması bekleniyor?
Tam da bu günlerde Genel Kurmay Başkanlığı, yaptığı bir açıklamada; “Türk Silahlı Kuvvetlerine yöneltilen hukuk dışı saldırılara karşı yalnız Türk Silahlı Kuvvetlerinin değil, onun gerçek sahibi yüce Türk milletinin de yasal ve demokratik tepki göstermesi doğal bir beklentidir.” diyor...
Bir Türk olarak, bir millet ferdi olarak benim anladığımı hâlâ anlamayanlar var mıdır? Eğer varsa onların dili Türkçe midir? Yoksa kendi yasal kurumlarından ziyâde başka yerleri mi dinlemektedirler?
Ooooof! Çok sordum ve cevaplarını da biliyorum...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: