Çarşamba, Temmuz 23, 2008

SEVGİMİN CİHÂDI!...

"Sevgiyi yaz!" dedi sevdiğim biri. "Ama içinde kavga olmasın!" diye de tembihledi sevgiyle!...
Sevenin sevdiği için nasıl ölümüne kavgalara hazır olduğunu; ya bilmedi, ya bilemedi, yada sevenin, sevileni için ölümüne kavgalarına razı olmadı sevgisi!...
Cemal Sâfi Ustayı hatırladım bu söz üzre; "Kavgalarda ve savaşlarda önce şairler ölür." der Cemal Sâfi! Ölesiye sevmenin, öldüresiye sevmenin, öldürdüğünün başında ölesiye ağlamanın ne zor iş olduğunu; bunu sevmeyenin, sevgiyi bilmeyenin, sevgiyle tanışmayanın anlaması ne mümkün? Demiyor mu böyle derken Usta?...
Tanıyanın, anlatması mümkün değil sevgiyi!...
Güzelin adını, sevgiyle bakan verir. Lezzetin adını, sevgiyle yiyen koyar. İyiyi, doğruyu, muhabbeti, sevgiyle bakanlar isimlendirir...
Sevginin olmadığı yerde; kötü vardır, çirkin vardır, acı vardır; hüzün, gam, kasavet vardır!...
Öylesine bir güç ki bu sevgi; hiç kimsenin, hiç bir zaman gücünün yetmeyeceği kötüleri, kötülükleri sessiz sedasız yok eder kendi içinde!
Sevgi, fedakârlık; seven, fedakârdır tek kelimeyle...
Seven, verir sadece istemek gelmez aklına. Seven, ölür sadece öldürmek gelmez aklına sevilenine bir zarar geleceği endişesi taşımadığı sürece...
"Sevgi; hayatın temeli
Sevgi; sevenin emeli
Sevgi, sevgiyle beslenip
Sevenlerde yeşermeli..." desem kendimi zorlayarak; eksik olur, sevgiyi tarife yetmez!
"Sevgiyi yaz!" dedi, sevdiğim biri!"Ama içinde kavga olmasın!..." diye de tembihledi özellikle! Sevgiye susamış, sevgiye doymamış, sevgiye hasret, ama ha bire sevgi üreten yüreklere seslen dedi zannedersem bu sevdiğim!
Sevdiğimi bile bile, yüreğime koyduğum sevda yasağına rağmen; sevdiğimi bile bile, seven yüreğimi târ u mâr eden sevilenlere rağmen; ihânetlerinden başka bütün yanlışlarını sevgimle güzelleştirdiğim sevilenlere rağmen, "Sevgiyi yaz!" dedi, sevdiğim biri!...
Yani yazı yaz ama sipariş üzre olmasın! Yani öyle anlat ki daha önce anlatılmış olmasın! Yani olmazı oldur diye rica ederken emretti bu sevdiğim ve mümkün olamayan bir şeye olan hasretini anlat dedi demek ki!...
Sevmeyenin, sevgiyi tanımasının mümkün olamayacağına inancımla; bu rica sahibinin sevdiğine hükmetti seven yüreğim! Hükmetti hükmetmesine de, böyle olsun istedi belkide seven yüreğim ama; "Neden kendi yazmaz ki?" diye de meraklandı ölesiye!...
Sevgiye hasret, sevgiye muhtaç; sevgisizlik yüzünden saygısız, sevgisizlik yüzünden kavgalı ama sevgi uğruna ölümüne savaşlara hazırlanılan bir zamanda; "Sevgiyi yaz!" isteği, korkuttu seven yüreğimi!...
Sevenler saf oldular! Sevenler saf tuttular!
Kendi sevdiklerini, sevmeyenlere sevdirmek üzere ötekileştirilmişlere saldırmaya hazır seven yüreklerle dolu her yanımız!
Kaçanın da, kovalayanın da "Allah!" dediği bir sevgi karaborsasında; sevgileri ters yüz olarak nefrete dönüşmüşlere sevgiyi anlatmak kolay mı? Demeyeyim mi? Sormayayım mı?
Sevginin yasaklandığı, sevmenin zorlaştığı; "Ucuz etin tiriti olmaz." özdeyişinden hareketle, zorlaştığı kadar kolaylaşan, kolaylaştığı kadar zorlaşan sevmeyi, sevgi adına bir daha sürmeyelim mi savaş meydanlarına?
Nefreti, öfkeyi, kötüyü, kötülüğü yenebilecek tek cengâver değil mi sevgi?
Menfilerin tamamıyla, müsbetlerin tamamını içeren sevgi savaşmazsa; kimin gücü yeter bu nizam bozuculara?
Hem sevgiyi anlatmaya soyundum, hem de sevgimi bir daha savaş meydanlarına sürdüm ölesiye, öldüresiye...
Seversem böyle; sevgim ve sevdam uğruna böyle savaşırım savaşırsam! Yoksa susarım sevgimle, sevdamla ölesiye; sevgiler sevgimi uyandırıncaya kadar!...
Bu da sevgimin cihâdı mı ne?...
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: