Salı, Ağustos 19, 2008

HAKK, HAKLININ YANINDADIR...

Her insanın hayatında iz bırakan olaylar, o olayları paylaştığı için hayatında özel yerleri olan,özel insanlar vardır. Aklım kesti keseli ülkücü olarak yaşamış bendenizin de hayatımda özel yerleri olan; iki ihtilâl, üç muhtıraya rağmen değişmeyen, değişenlere toleranslı, korkakları bağışlayıcı, bir fincan kahvenin kırk yıllık hatırını bilen ve bu özellikleri dolayısıyla da istemedikleri halde hep hissedilen, var olan kişiler var.
Bunlardan birisi de; emsalim ülküdaşlarımın, bilhassa Erzurum tedrisli "Dâvânın Aysbergleri"nin ve bendenizin, "Cazim Ağabey"imizdir. Aynı gazetede refiklik şerefini de yaşıyorum hamdolsun. Cazim Gürbüz Ağabey'den bahsedeceğim biraz.
Altmışı aşkın yaşına, o upuzun boyuna rağmen yıllara inat yüzünde saklamayı başardığı o safiyâne-çocuksu-duru görüntüsü arkasındaki direncinin, birebir görgü tanıklarındanım. Cazim Ağabeyimiz'in dününün şahitlerindenim hamdolsun. Olduğu gibi kalabilmeyi başarmış istisna kişiliklerden, müstesna kanaat önderlerindedir Cazim Ağabey... Varlığı ile ve Ağabeyliği ile müftehirim. Bakir bir ülkücü olarak kalabilmeyi, ülküdaşlarına omuz vererek yükseltmeyi kendisine görev addetmiş, omuzlarındaki ülküdaşlarının ayak izlerini rütbe olarak taşımış ama ayak izi sahibine zarar vermesin diye o izi de saklayabilecek kadar tevazu sahibi bir özeldir Cazim Ağabeyimiz...
Bir iki gün önce, telefonla uzun sayılabilecek bir muhabbetimiz oldu kendileriyle. Daha doğrusu O söyledi, ben dinledim iştiyakla. Bu satırlarımı okuduğunda o saf Türk yüzünün, tevazu kaynaklı edeple hicâbından ve öfkesinden nasıl kızaracağını da biliyorum. Yakınında olsam yakalanmamak için nasıl gülerek kaçacağımı bile hayal edebiliyorum...
Uzun sayılabilecek sohbetimizde daldan dala, halden hale, gönülden gönüle atladık durduk. Ciddi bir okuyuculuğunun yanında ehil bir eleştirmen olduğunu da bildiğim Ağabeyim'le fikir teatisinde bulunduk dersem edepsizlik ederim! Çünkü sadece ben müstefîd oldum o çağıl çağıl çağıldayan bilgi-kültür kaynağından.
Türk Milleti'nin, Türkiye halkının; siyâseten senaryo gereği çaresizleştirildiği bu günlerimizde, siyasallaşmaya başlayan Osman Pamukoğlu Paşa'dan da bahsettik. İyi ki bahsetmişiz! Bu bahisle öğrendim ki Pamukoğlu Paşa'nın önderliğinde başlatılan yeni siyâsi hareketin kurucularının içinde Cazim Ağabey'imiz de varmış!
İstediği zaman, istediği bir sağcı parti listesinde kendisine her zaman yer bulabileceğini bildiğim Ağabeyimiz'in; hiç bir mevcut partiye gitmeyerek yıllarını Ülkücü Hareket'e hasrettiğini bilenlerdenim. Geçtiğimiz günlerde taraftarlıkla ülküdaşlık arasındaki farkın farkında olamayan edepten nasipsizlere kızarak ve şart ederek MHP'yi boşadığını da, hep beraber okumuştuk!
Bahçeli ile iyi geçinip, eyyamcılığa ufacık tenezzül buyursa istediği yerin listesinde yer bulacağını çok iyi bildiğim Cazim Ağabeyim; eyyamcılık yaparak birilerinin yıpranmış, deforme edilmiş, aslına yabancılaştırılmış gölgesi altına girmektense kendisini ateş yumağının içine atmış!
Bırakın kafalarını, manikürlü ellerini bile taşın altına sokmaktan imtina eden ağabeylerimizin aksine, Cazim Ağabeyimiz bedenini, geçmişini, şanlı mazisini kendisi ile beraber taşın altına sokmuş! Çok kendisine yakışır bir davranış yapmış gene!...
"Söyle bana arkadaşını, ne olduğunu söyleyeyim." darb-ı meselinden hareketle; bu gün itibariyle, artık Pamukoğlu Paşayı ve oluşumunu daha bir dikkat ve heyecanla takip edeceğim!
Şafağın yaklaştığı anın, gecenin en karanlık zamanı olduğunu bilirim. Türk Milleti'nin ve Türkiye halkının siyâseten çaresinin çıkacağı günlerin yakın olduğunu hissediyorum ve söylüyordum hep... Cazim Ağabeyim gibi bakir bir Türk Karakterinde oluşumunda yer aldığı bu hareket, umarım ve dua ederim ki beklenen çaremiz olsun.
Askerden siyâsetçi mi olur? Olur! Hem de defaetle olmuştur. Hz. Peygamberimiz(s.a.v.), Hem uyarıcı, hem devlet adamı, hem de mükemmel bir askerdi. Türk'ün tarihinde iz bırakan kağanların, sultanların, padişahların tamamı da hem devlet adamı, hem de asker değiller miydi? En son Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının tamamına yakını da asker değiller miydi? Kararlı bir komutanın seferinin sonu vardır. Sonuç ise nasiptedir.
Cazim Gürbüz Ağabeyim; "Biz seferle mükellefiz, zafer Allah'ın takdiridir." diyerek kapatmıştı sohbetimizi...
Allah, yardımcıları olsun. Allah Türk Milleti'ne, Türkiye halkına merhamet etsin. Pür dikkat takipteyim "Ülkü Devi"ni...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selam; sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: