Salı, Ağustos 12, 2008

MED CEZİRİN TÜRKÇESİNE DEVAM...

Gel-gitlerdeyim demiştim!
Atsız Hoca rahmetli; "İdealleri olan milletler, koyunlardan kahramanlar çıkarır; idealleri biten milletler kahramanlarını koyunlaştırır." diye harika bir tespit yapmışlardı.
"68 Kuşağı" adıyla medya ve yaygın basını istila eden, "Eski Tüfekler" adındaki çakaralmazlar; asıl millî kahramanlarımızı faşistlikle, ABD yandaşlığı ile suçlarken; faşist-ırkçı-şövenist kürtçüleri alkışlayıp geçmişte onlarla işbirliği yapmayı "halkçılık" diye yutturmaya çalışan, Filistin'de terörist eğitimi alarak ülkeye dönen, Atatürk mirası Cumhuriyet ve kazanımlarına karşı silahlı saldırılar yaparken yakalanan ve suçlu görülerek asılan bir terörist ve arkadaşlarını kahraman diye dayatarak hepimizi epeyce oyaladılar!
İftiralarla ve kahpece saldırılarla Ülkücüleri hedefleyen dizi ve kitaplarla da bu kampanyaya destek vermeye başladılar! Bu satılık kalemlerin davranışları karşısında, bu alınıp satılmayanı kalmayan "Dolma kalemler"in karşısında bir daha dikilmenin zamanı artık!
"İki el bir baş içindir, ey dipdiri meyyit!" diye bir nesil öncesinden haykıran Mehmet Akif'ten aldığım mesajla, "Sol ile olan mücadelemi erteledim." demiştim! Yanlış anlaşıldı veya yanlış anlayıp anlatılarak bu millî davranışımız yıpratılmaya çalışıldı!
Sol ile mücadelem yine ertelenmiş vaziyette ama satılıklarla, hainlerle, bölücülerle, onların yandaşlarıyla asla!...
Bizimkilerden, bizden zannettiklerimizden korkunç saldırılar gördük! İncinmedik! Çünkü ülküdaşlarımıza küsen yerimizi, duygu hafızamızdan yıllar öncesinden söküp atmıştık! Çünkü; "Ülkücü, küstüm otu olmamalı ve de kimseyi küstürmemeli." diye Başbuğumuz'dan öğütlüydük. Bize küsmeye niyetlenenlere, haberimiz olduğu anda özürle mukabele ederek bu tavrımızı muhafazaya gayret ettik! Bu özürlerimizin kabul edilip edilmediğini merak bile etmedik. Çünkü iki elin bir baş için olduğunu; hep beraber bölünmez bütünlüğümüzü, üniter bütünlüğümüzü, bağımsızlığımızı, Muhteşem Türk Atatürk ve Başbuğumuz'dan kalan emânetlere hep beraber sahiplik etmemiz gereğini hiç ama hiç unutmadık.
Sadece 12 Eylül Kıyameti'nden önce beş binden fazla ülkücü şehit vererek bir kahramanlar ordusuna sahip ülkücüler olarak, edebimizden mi adabımızdan mı bilinmez ama sustuk! Bizim suskunluğumuzu fırsat bilen sahtekârlar ise sahte kahramanlar icat ederek onların arkadaşlıkları üzerinden rant peşine düştüler! Ucuzladılar! Edep dışına çıktılar!
Bu kadar saygısızlık karşısında, bizim suskun kalmamızın mantığı var mı? Ama çakaralmazlar art niyetli, ama çakaralmazlar bütün millî değerlerimize düşmanlardı! Kahramanlaştırmak istediklerinin, terörist arkadaşlarından bir kısmı, şu anda PKK adıyla dağlarda! Ve asıl kahramanlarımız ise onlarla çarpışırken patır patır Vatan toprağına düşmekteler!
Artık Türkçe bir davranışla, akıllı ve millî bir duruşla bu işbirlikçilerin karşısına çıkma zamanı! Asla dönmemiş, asla davamızdan taviz vermemiş ve taviz diye algılanacak davranışlara hep tepki vermiştik! Biz doğruluğuna inandığımız hareketler yapmıştık ve yapmaya devam edeceğiz!
"Artık Bahçeli hakkında yazmayacağım." diye kararımı açıklayınca bendenize; "Hocam, ne yapacağız?" soruları gelmeye başladı! Çok zor bir soru! Cevabı biliyorum ki bu soruyu soranların kendilerinde!
Hayatımızda hiç bir ülküdaşımızı terk etmediğimiz için şükürler olsun terk edilmedik! Hiç yalnız bırakılmadık! Ama ısrarla bizi parçalamaya çalıştılar! Ülkücü hareketin meşrû zeminlerdeki, meşrû iç hesaplaşmalarındaki tavırlarımızı, taraftarlık heyecanları ile yanlış yorumladılar, yanlış isimlendirdiler!
Ülkücüden hain, hainden asla ülkücü olamaz gerçeğini nedense unutanlar ve ülküdaşlarına insafsızca hain diyenler çıktılar! Ne onlar dedi diye kimse hain oldu, ne de hainlikleri bilinmesine rağmen bir yerlere getirilenler ülkücüleşebildiler!
"Acaba?" demeğe başladım bir daha! "Acaba, Zararın neresinden dönülürse kârdır." öğretisinden hareketle, asla eskitmediğimiz eskimelerine asla izin vermediğimiz ülküdaşlarımıza; "Biz de sizdeniz! Biz de sizdeniz!" diye, bir daha sesleniversek duyarlar mı?
"Sizi hiç bizden başka saymadık! Siz asla ötekileştirmedik!" diye seslensek duyulur mu sesimiz? Ülkücünün ülküdaşından yakın kimi var? Ülkücü ülkücünün öz kardeşi değil midir?Başbuğumuz, böyle tarif etmemiş midir ülkücüleri?
Kuzeyden-güneyden, doğudan-batıdan ablukaya alınmış, parçalamak için fırsat kollayan insan görünümlü leş kargaları ve demokrat görünümlü insanlıktan bî-nasip Haçlı'nın iştahına hedef olmuş ülkemde, bizim uğraştığımız işlere bakar mısınız Allah aşkına?!!!...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: