Cuma, Ağustos 01, 2008

VİCDAN-MAKARNA YARIŞI !...

"Silâh korkaklarda, para cimrilerde, iş ehîl olmayanlarda olursa düzen bozulur."Hz.Ebubekir(r.a.)
Korkak, zâlim olur! Korkuyla vurduğu hasmının, kalktığında kendisine yapacağını hesaplayarak kalkmaması için ne lâzımsa yapar! Yaptıklarında da kendince haklıdır! Korkmaktadır ama cesur rolündedir! Rolünün hakkını verebilmek için yazılmış senaryonun hakkını vermek, habersizce, kalleşçe vurduğunu asla kaldırmamak zorundadır! Çünkü bilir ki kalleşçe vurdurulan kesinlikle kendisinden güçlüdür ve her güçlü irade gibi kalleşliği cezalandırır!...
Korkak, cimri olur! Cimrilik korkaklığı, korkaklık cimriliği besler! Cimrilikle korkaklık bir arada, birbirini besleye besleye ortaya; neme lâzımcı, "Bana lâzım olan başkasına haramdır."diyen; saklamayı kurnazlık, kurnazlığı akıllılık ve başarı sayan; başarısı ve akıllılığı devam etsin diye gözünün önünde açlıktan can çekiştirene el atmayan; ihtiyaçlıya taa can verinceye kendi başarılarını anlatarak tatmin olan bir insanlık dışı insan çıkarır ortaya...
"Yarı hekim candan, yarı imam imandan eder." derler. Atalar; hiç bir sözü, yaşamadan, izlemeden, gözlemeden söylemezler. Yaşananları izler, gözler ve geleceğe öğüt olsun diye söylerler. "Emâneti ehline veriniz." ilâhi buyruğunun tefsiri, tercümesidir bu sözler. Terziye demir, nalbanta kumaş vererek ürün beklemek abesle iştigâl değilse nedir?
Doktorun, veterinerin, ziraat mühendisinin, elektrik mühendisinin, makine mühendisinin, dişçinin, şarkıcının, tiyatro sanatçısının, ekonomistin, ilâhiyatçının, sporcunun, futbolcunun; yapacakları, yapmaları gereken işler bellidir değil mi? ve bunların hiç birinin işlerinin içinde ne siyâset ne de politika yoktur. İlm-i siyâset belki ikili ilişkilerini yönlendirmeleri bakımından lâzım olabilir ama bu meslek sahiplerinin, mesleklerini yapmaları topluma fayda anlamında gerekli değil midir?
Maalesef günümüzde üretmekle, ürettiklerini veya üretilenleri geliştirmekle meşgûl olması gerekenlerin nerdeyse tamamına yakını siyâsetle meşguller! Asla siyâsetle alakası olmaması gerekenlerin yapmaya çalıştıkları veya yapmakla görevlendirildikleri günümüzde; siyâseti beceremeyenlerin politika kabızlıkları yüzünden sıkıntılardayız!
Ehil olmayan insanlara tevdi edilen işler, sahipsiz! Sahipsiz işler yapılamamakta, yürütülememekte ve işsizlik, aşsızlık; başsızlık yüzünden had safhada!
"Başa gelen çekilirmiş çekemem diyemem." şeklindeki arabesk teslimiyetle; namus belâsı diye adlandırılan zoraki adalet uygulamaları yüzünden kanuna, yasaya, adalete güvensizlik had safhada!
Korkaklığı, cimriliği, kurnazlığı bir arada kendilerinde barındırarak ortaya çıkan haris tiplemelere tevdi edilen ekonomi yüzünden; üretim sıfır, üreticinin feryâdı arşa ulaşmakta; ama mercimekten, ama mısırdan, ama pirinçten, ama yumurtadan, ama beyt-ül mâlden araklamanın başarı sayıldığı zihniyetle dünya zenginleri arasına katılan aptallarımızın sayısı artmakta!...
Ve bütün bu; göreni, duyanı rahatsız eden görüntüler ve gerçekler dünyanın bilinen en güzel sisteminden çıkarılmakta! Demokrasiyi araç olarak kullanabilmekteki başarıları ile demokrat maskeli demokrasi katilleri; bu toplum dışı manzaraların tamamını demokrasi sayesinde yapabilmekteler!
Demokrasiyi de denetlemesi şart olan adalet mekanizması da; "Namus Belâsı" adındaki töresel davranışı sergileyince; bana düşen de sadece "Kendi düşen ağlamaz." demek oluyor!
Hem söyleyip hem de hemen kendime kızmak gibi bir de mecbûriyetim var! Toplumların, milletin, halkın mazur olduğunu; kuvvetlinin yanında toplandıklarını bilirim! Kuvvet tarifini silahtan uzaklaştırabilmek için ne yapabiliriz diye beyin patlatmaya başlar ve en yakınım zannettiğim uzağımdakilerle kavgaya başlarım!
Silahlı korkağın dağlarda terörist, şehirde kalleş bombacı; cimri-hâris paralıların daha fazla paralanmak için ekonominin başında yetkili ve ehil olmayan kişilere tevdi edilmiş işlerimizin de sahipsizliğini görüp feryâda başlarım!
Bilirim ki işimiz kolay değil! Ama yine bilirim ki işimiz vallahi çok zor da değil!...
Demir tavında elbette! Sandıklar önümüze geldiğinde; bir elimize vicdanımızı, diğer elimize kaz gelecek yerden tavuk esirgemeyen kurnazların verecekleri makarnaları alarak tarttığımız gün, işimizi kendimiz çözeriz evel Allah!...
Mesele; vicdanımızla makarnayı, yarışa sokabilmek kadar zor ve kolay!...
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: