Cuma, Ağustos 01, 2008

NAMUS BELÂSINA KARDAAAAŞ!...

Bir yandan avrupa, bir yandan müttefik(!)imiz ABD, diğer yandan komşumuz ve 40 yıllık kadîm(!) dostumuz terörist İsrail; ne kadar parçalamaya uğraşırsa uğraşsın; bir yandan kadîm müttefik(!)lerimiz, bir yandan yerli işbirlikçilerimiz, bir yandan kimliksiz katır fıtratlı-tîynetli bölücülerimiz ne kadar inkâr etmeye çalışırlarsa çalışsınlar; bu vatan parçalanmayacağı gibi kesinlikle ve katiyetle Türk toprağı... Töresi de Türkçe, türesi de...
Anayasa mahkemesi'nin son kararında; türesi de geleneklerinin etkisinde kalarak namus belâsına düştü Türkiye!
Kimilerine göre demokrasisinin namusunu kurtardı denilse de, tekrarlıyorum; yasaları da etki altında kalarak Türkiye "Nâmus Belâsı"na düştü!...
Anadolu'nun her bölgesinde, hemen her yerinde; çeşme başına su almak için giden genç kızın, baş örtüsüne, yemenisine el atılırsa namusuna el atılmış sayılır ve o genç kızın adı o el atanla çıkar. Çaresi de namusu kurtarmak için o kızcağızı; istemese de, ağlaya ağlaya o, el atana vermektir!...
Daha ilerisi işler de olur Anadolu'da, Türkiye'de. İstenen, istemediği için verilmeyen ve bu yüzden de zorla kaçırılan kızlar olur! Zorla kaçırılmış ta olsa; "Kaçan kızın peşine gidilmez." şeklinde sessiz ama çok geçerli bir töre hükmü vardır. Kaçırılmış ve zorla bekâreti alınmış kızın turşusu kurulmaz ya!... Yapılacak tek şey; araya iki tarafında müşterek tanıdıkları girecek, namus temizlenecektir. Kızın namusuna tasallut eden zorba, kızın dolayısıyla da namusunun da sahibi olacaktır. Yüzde doksan dokuz da bu işler hep böyle olur, böyle sonlanır! Hukuka intikal etse dahi, eğer kızın yaşı çok küçük değilse aileler arası anlaşmayla mahkemeler de bilinerek aldatılacak ve namusa el atan, namus sahibi olacaktır!...
11. Eylül. 1980 tarihinden bu güne kadar; hem 12 Eylülcülere, hem 12 Eylülcülerin getirdikleri Anayasa'ya ve yaptırımlarına itiraz ede ede geldim! Bu memleketin "zeki ve çalışkan"larının sayısını da, 1982 Anayası ve "Netekim Paşa"ya "Evet" demeyen insan sayısı kadar belirledim! 1982 Anayasası'na ve ABD'nin "Bizim Çocuklar"ına %98 "Evet" diyen bir toplumun zekâsından olmasa da cesâretinden hep endişeli oldum! 1982 Anayası ve o anayasanın getirdiği hiç bir şeyle barışık değilim, barışamam da! O anayasanın getirdiği kurumlardan biri de Anayasa Mahkemesi!
Yine çok merak ettiğim, çok garibime giden ve defalarca haykırdığım bir konu da; sağcı-solcu, ümmetçi-laik, ülkücü-devrimci ayırımı yapmadan, tamamen ABD'nin isteği ile ve gûya denge politikasıyla bütün millete ve milletin düşünen kafalarının tamamına ayırım yapmadan zulmeden; bu zulümlerini de 1982 Anayasası ile koruma altına alan darbecilerle hesaplaşmaya soyunan aydınımızın olmayışı!
Hesaplaşmaktan vaz geçtim; 1982 Anayası'nı savunan solun "çakaralmazları"na, sağın kanaat önderlerine, ümmetçilerin imamlarına ve abilerine, yazıyla küfretmeme, yıllarca edebim mani oldu!
Sağcı-solcu maske/sıfatlı aydıncılık oynayan, uzaktan kumandalı "dolma kalemler"in savunduğu, 1982 Anayasası; yine ABD'nin "bizim çocuklar"ına istediğini yaptırdı!
On bir üyenin, onu; "Laiklik karşıtı davranışların odak noktası" olduğunda hemfikir oldular, odak noktası olduğuna itiraz etmediler ama cezalandıramadılar! Namus belâsını; kadasız-kazasız töreye göre hallettiler! Laikliğe, dolayısıyla Cumhuriyet'in olmazsa olmazına el atanı, el uzatanı güya cezalandırarak iri nasihatlerle laikliği onlara teslim ettiler!
Mahkeme süresince; uyduruk "Ümraniye Bombaları" mahkemesini, Ergenekon diye adlandırarak kiralık ağızlara sakız ettiler, ettirdiler ve asıl üzerinde konuşulması gereken davayı, ikinci plâna attırdılar! Ceza yasalarımıza göre, gûya zanlı olarak göz altına alınan kişileri; dolma kalemlere ve bizden de epey kişiye savundurarak meşgul ettiler; devletin, sistemin temeliyle oynayanların, unutulmasını sağladılar!
Her şeye rağmen hukuka saygılıyım demek istiyorum ama "12 Eylül uzaktan kumandalı darbesi"nin yaptığı hiç bir şeyden memnun değildim ki; şimdi de o darbecilerin, kendilerini korumak üzere kurdukları mahkemenin verdiği kararı kabul edeyim!
Öncelikle; verilmiş adil bir karar, yok! Bundan önceki partileri neden kapattılar? "Şerbakan Hoca"nın kabahati, bunlardan fazla mıydı? Onları kapattılarsa AKP'yi neden kapatmadılar? Veya AKP'ye yapılan tavsiyeleri, "Şerbakan Hoca"ya neden yapmadılar?
Namus Belâsına düştüler vesselâm! Ve namus meselesine Anadolu törelerine göre baktılar!
Hayırlı olsun, hayırlara vesile olsun inşallah!...
"Namus belâsına kardaaaaaş, yatarız zindan bizim."
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: