Salı, Ağustos 05, 2008

KORKAĞIN YALANDAN UMUDU!...

Nasıl başlamalıyım? Bilemiyorum!
Kaç kere yazdığımı hatırlayamıyorum; "Bu vatanı, emekli olduktan sonra kurtarmaya soyunan vatan kurtarıcılardan kurtaramadığımız sürece, iki yakamız bir araya gelmez." diye yazdığımı, söyleyerek başlamalıyım galiba!...
Artık anlatmam, şart oldu! Önce anlatıp sonra da debisi düşük "Milliyetçi DB" cenâhının nasıl yalanlara sığınarak siyâsete soyunduklarını tesbitle Ümit ÖZDAĞ'ın, "Ümraniye bombaları" adlı uyduruk dosyaya sokulmaya çalışılmasının mantıksızlığını da anlatmalıyım.
Ümit Özdağ Beyfendi'ye destek vermeye başlamamdan bir kaç ay evveldi. Ülkücü ve Türk Milliyetçisi yazılarımla ilgilerini çektiğim, devlet ricâlinden emekli birilerinin dâveti üzerine bir yerde oldum. Görgü şahitleri de, hemen hatırlayacaklardır. Devleti kurtarmak üzere kurulmuş bir Sivil Toplum Örgütündeydik. Eski bakanlar, emekli bir Genel Kurmay Başkanı ve derneğin yöneticisi olan emekli bir üst bürokrat, bir aradaydık. Davetin sahibi ve derneğin yöneticisi zevât, tanıştırma faslına başlayarak bendenizi orada bulunanlara takdim etti. Sonra da sırasıyla hâzirûnu bana tanıtmaya başladı. İlk tanıtıldığım ve bana tanıtılan emekli Genel Kurmay Başkanımızdı. Sonra sıra eski bakanlara geldiğinde, dernek yöneticisi; "Hocam, bu arkadaşlar da eski devlet yönetenler." diye takdim edince, itiraz ettim. "Hayır! Bunlar eski devlet yönetemeyenler!" tarifime, hâzirûndan tanışlardan itirazlar geldi. Sitem edenler çıktı. Ben de; "Eğer sizler devleti yönetebilseydiniz, emekli olduktan sonra bu zevât, devleti kurtarmak için teşkilatlanmazlardı!" diye itirazımda ısrarcı oldum, toplantı dağıldı! Beni çağıran da pişman olmuştu! Çünkü toplantı sabote edilmişti sanki!
Küsenler gittikten sonra, kalanlarla sohbete başladık. Ben, özellikle Emekli Genel Kurmay Başkanımızı izliyordum. Mutlaka onunla konuşmak ve bir kaç kere yazdıklarımı, bizzat söylemek istiyordum. İsteğim, fazla sürmeden oldu. Özetleyerek nakletmek istiyorum ki Ümit Özdağ'ı savunmaya da yerim kalsın!
"Paşam! Sizinle aynı havayı teneffüs bile bendenize şereftir. Ama izninizle sizden bir iki soru sormak isterim." dedim. Soru sormama izin verilince de; "Paşam! Yetmiş küsur milyon nüfuslu dev bir devlette, her kula nasib olmayacak bir makamda bulundunuz. Türkiye'nin silahlı kuvvetleri sizin emrinizdeydi. Bir işaretinizle istediğiniz yere sevk yetkisine sahiptiniz. İstediğinizde Sincan'da tankları yürütebiliyordunuz değil mi?" diye sordum. Aldığım; "Evet! Şükürler olsun." cevabı üzerine; "Devleti ve vatanı o zaman niye kurtarmadınız Paşam? Siz Genel Kurmay Başkanı iken de bendeniz bu sıkletimle aynı millî duygularımla yazıp çizmeğe devam ediyordum. O zaman görevinizden dolayı olsa gerek, bizi görmüyor veya bize tenezzül buyurmuyordunuz! Şimdi ise emeklisiniz ve yetki olarak hemen hemen müsaviyiz! İkimiz de sivil vatandaşlarız. Kusura bakmazsanız şimdi de, sizi Türk Milleti adına ben kabul etmiyorum!..." demiştim.
Şimdi gelelim haber yakaladık diye sevinen acemi "Milliyetçi DB" taraftarlarına!
Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın genel başkan adayı olabilme sürecinde yakınındaydım. Çok heves ve heyecanla uğraşıyordum. Kiralık, "dolma kalemler"le aynı ağızla, aynı ismi kullanarak "Ergenekon Çetesi" diye tarif edilen her yerden, her telden devşirme ve grup olması mümkün olmayan grup, Ümit Özdağ'a destek verseydi veya desteği düşünseydi yazılarımdan ve bu anlattığım olaydan dolayı benden kurtulmalı değiller miydi? O kadar etki ettikleri Ümit Özdağ'a beni uzaklaştırmasını söylemezler miydi?
"Milliyetçi DB"ye taraftar sitelerin, flaş haber olarak duyurduğuna göre, yapılması planlanan işlerden birincisi; "Mümkün ise MHP Kongresinde kavga ve kargaşa çıkarmak," mış!...
Ayıptır! Günahtır!...
MHP delegelerinden en az 700 kişi ile defalarca telefon görüşmeleri yapmıştım. Ümit Özdağ'ın salona sokulmayacağı kararını aldıklarını bana söylediklerinde; "Hocam, mutlaka salona girelim. Çünkü Bingöl'de söz verdiniz!" diye ısrarımda; "Ülkücüler arasında, sert bir çekişmeye sebebiyet vererek tarih önünde sorumlu ve veballi kalamam!" diye itiraz ederek, beni ve benim gibi düşünenleri üzen, Ümit Özdağ'dı!
Başbuğ'un el yazısı ile "Milliyetçi DB"nin MİT mensubu olduğunu bildiren mektubunu çoğaltarak salonda dağıtalım teklifime de; "Çok zor bir süreçte, belden aşağı vurmak gibi olur ki bu da bize yakışmaz!" diye kabul etmeyen de, yine Ümit Özdağ'dı!...
Şimdi; her geçen gün, oturduğu yerde irtifa kaybeden, Anayasa mahkemesi kararına göre de; "Durmak yok! Yola devam!" diye emrini açıklayan Başbakan ve AKP'ye verdiği desteklerin hesabını, millete vermekte sıkıntıya düşen "Milliyetçi DB", yeniden Ümit Özdağ ve ülkücülere saldırarak, meşguliyet aramaktadır!
Eğer bu uyduruk senaryoların, haber olarak "Milliyetçi DB" cenahınca kullanıldığından haberi var da müdahele etmiyorsa, çok ayıp ediyor! Ya da üstlendiği, ülkücüleri siyasetten silmek görevine kaldığı yerden devam ediyor veya korkağın yalandan medet umması derim de başka bir şey demem vesselâm...
"BÜTÜN TÜRKLER BİR ORDU, KATILMAYAN KAÇAKTIR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: