Çarşamba, Ağustos 27, 2008

KENDİM'LE SAVAŞIM !...

İçimde fırtına var!
Kıyamet değilse, Nuh Tufanı bu! Kıyamet olsa, yaşıyor olamam! Aklımı ve imanımı, Tufan'dan önce Hz. Nuh'un gemisine aldığı çiftlerden zannediyorum!...
Ömrümle yaşım, yaşımla kalbim, kalbimle bedenim, bedenimle ayaklarım, ayaklarımla yollarım, yollarımla zekâm savaş halindeler!
Ömrüm kadar yıllar süren bu savaştan, bütün savaşçılarım yorgun! Ateşkes halindeler bu ara! Ateşkes halindelerken beni daha fazla yoruyorlar!
Bedenim denilen, ben denilen bir masa başında; savaşarak geçirdikleri bir ömürlük zamanı, bu zaman içinde birbirlerine yaptıklarını-yaptırdıklarını yargılıyorlar!
İçimde fırtına var!
Kıyamet değil belli ama kesinlikle Nuh Tufanı!...
Ben denilen barış masası başında hakemlik, aklım ve imanımda!
Zor işi, aklımın!
Her şeyi ama her şeyi incelemek, her şeyi araştırmak, soruşturmak zorunda! "Şüphe dinin temelidir." öğretisinden de haberdar aklım! Bu yüzden dur demiş geçmişte yürüyen ayaklarıma ve bu yüzden gecikmeler yaşatmış nefsime!...
Nefsimi atlamışım içimdeki fırtınanın durduğu bir anda! Hayret ki hayret!...
Bu mahkemeleşmede nefsim olmasa olur mu?
Nefsim; ömrümden de, yaşımdan da, aklımdan da, imanımdan da şikâyetçi!
Barış masası ben'de, bedenimde nefsimin adresini bulamıyorum! Nefsimin konuşlandığı yeri bilemiyorum!
Zor yine aklıma düştü! Nefsimin adresini, nefsimin yerini bulmak ta, onun işi! İmanıma kalbimde bir yer buldu şükürler olsun! Nefsimi nereye yerleştirecek bilemiyorum! Aklım bilebiliyor mu onu da bilmiyorum!
İçimde fırtınalar var! Kıyamet olmadığı kesin ama Nuh Tufanı'ndan gayrı bir şey de değil!...
Adem Aleyhisselam'la Havva Anamızı'ın; insanlaştıklarının ilk göstergesi olan yasağa rağbet davranışları yüzünden cezalandırılmama, aklımın itirazı var! Aklıma da imanımın!
İçimdeki savaşçıların ateşkesine hakemlik eden aklımla imanım arasındaki bu çekişme, diğer çekişmecilerin mücadelesinden çok daha fazla yakıyor canımı!
Bütün müritlerinin şikâyetlerine; "Düzelecek, düzelecek!" diye tekerleme halinde cevap veren Eren'e; "Pîrim, nasıl düzelecek?" diye yöneltilen soruya; kıyâmet gününde tepsi gibi dümdüz olacağı, öbür ucundaki yumurtanın bu ucundan görüleceği şeklinde tarif edilen gün, geliyor aklıma ve aklımla imanım arasında da sulh başlıyor!...
Bu sulh, geçici! Bu ateşkes, geçici!
Savaşçılar yeterince dinlendikten sonra yeniden başlayacaklar biliyorum savaşlarına...
Bu savaşın, ne zaman başladığını bilemiyorum! Bu savaşın, ne zaman biteceğini biliyorum ama...
"Düzelecek, düzelecek!..." diye seslice söyleniyorum içime!
Yaşıma, ömrüme, aklıma, kalbime, bedenime, ayaklarıma, aklıma ve nefsime, tek tek söyleniyorum seslice; "Düzelecek, düzelecek!..."
Savaşa son verdiriyor, savaşı bitirttiriyorum aklım adındaki büyük savaşçı ve imanım adındaki elçi sayesiyle!...
Savaşan onlar, yorulan ben!
Vuruşan onlar, vurulan ben!
Barışan onlar, yenilen ben!
Medet senden Ya Rabbi! Bu sebebi Sen'ce malûm savaştan çek al kulunu artık! Nuh'un Gemisi'nden de şikâyetçiyim!
Gemi sahibi, Nuh'un oğlu, Yasef'in oğlu Türk'ün soyundanım, adım Türk; İslâmla teşerrüf ederek eşref-ül mahlûkattan Türk olmuşum, adımdan rahatsız olanlar var!
Yaratılış özelliğimle, fıtratım gereği Türk'üm; aklımın bulduğu-vardığı doğruyla, Müslümanım elhamdülillah...
Verdiğin adımla, nasibettiğin imanımla, sıratel müstakîmden salimen al kulunu Ya Rabbi!...
Mübârek "Üç Aylar"ı, ikmâl etmek üzereyiz. Sonunda bayramımız var inşallah!
Ramazan-ı Şerifimiz mübârek, bayramımız şimdiden kutlu olsun. Bayramımız inşallah bayram olsun...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: