Cumartesi, Eylül 27, 2008

DANGUR DUNGUR ETME SUS DENGİR !...

Milletin artık bıktığını, hatta milletin artık "dangır dungur" küfürlerle destekli, Dengir'in mal varlığını savunurken ki saygısızlığından, argo ağzından midemizin bulandığını söylemeliyim!...
Bir tarafta Ana Muhalefet Partisi'ni temsîlen, muhalefet yapmanın nezâketini, edebini ve kurallarını harfiyyen uygulamakta başarılı bir Kemal Kılıçdaroğlu; diğer tarafta, partisindeki hükümranlığını belli edercesine hem millet vekili olarak, hem de partisinde ikinci adam olarak kimsenin kendisine dokunamayacağını belli edercesine yasadışılıklarını; "Velevki..." ön desteği ile savunan, Kasımpaşalı ağzını bile özleten bir Dengir!...
Dengir Mir Mehmet Fırat!...
Dokunulmazlık zırhıyla, partisi içindeki hegemonyasıyla, nasıl kazanıldığının hesabının artık Allah'a verileceği mal varlığının şımarıklığıyla; ağzını bozarak, hakaretler, küfürler ederek kendini akladığını zannediyorsa yanılıyor! Kendini savunuyorum zannederken millet nazarında irtifa kaybediyor! Aslında bunu söylememem lâzım! O'nun yaptığını AKP'ye kimse yapamıyor! Ama artık haberlerde de haber dinlemek istiyoruz, eğer varsa!...
Bu memlekette, nasıl kazandığını saklamadan nerdeyse 15 yıl vergi rekortmenliğini kimseye vermeyen Matild Manukyan'a itiraz etmemişiz! Cumhurbaşkanı tarafından Üstün Hizmet madalyaları vermişiz... Nasıl kazanırsanız kazanın, verginizi verdikten sonra, bu dünyada Devlete karşı yükümlülüğünüzü, vatandaşlık görevinizi yerine getirdikten sonra, ahretteki hesap sizin işiniz!
Dengir Mir; Ana Muhalefet Partisi, şahsınızla ilgili, sizin şirketinizle ilgili resmî evraklarla, mahkeme kararlarıyla bir şeyler söylüyorsa, ya buna aynı üslûp ve edeple cevap vermek ya da mahkemelere gitmek zorundasınız!
Sizin küfürlerinizi dinlemek mecbûriyetinde değiliz!...
Sizin şirketlerinizle ilgili bir şeyler söylenirken siz; "Neden Deniz Baykal, eşiyle aynı anda mal varlığını açıklamaktan kaçıyor?" diye soruyorsunuz! Muhalefet sözcüsünden anında cevap geliyor ve milletin ilk defa Deniz Baykal'a güvenini sağlayacak bir şekilde cevap veriyor. Ana Muhalefet Sözcüsü; "Mecliste sayınız yetiyor. Biz de destek verelim ve her iki liderin de dokunulmazlığını kaldırarak yargıya gönderelim. Eğer buna yüreğiniz yetmiyorsa sadece Baykal'ın dokunulmazlığını kaldıralım." diyor...
Tevilsiz, kıvırmasız, çok net bir teklif!... Taaa Büyük Şehir Belediye Başkanlığından kalma yolsuzluk dosyalarının, dokunulmazlık yüzünden raflarda, zaman aşımına bırakıldığı bilinen birisini, bu şekilde savunamazsınız veya kendinize kalkan edemezsiniz!...
Dahası; Ana Muhalefet'çe sizin, şahsınızın meseleleri gündeme getirilmişken siz, kendinizi kamufle etmek için Genel Başkanınızı ileri sürerek saklanamazsınız! Bu tavrınızın mantığı da, delikanlılığı da, vicdânı da yok!...
Bir yanda Deniz Feneri adındaki yolsuzluk, hortumculuk, Allah adıyla kandırmanın zirvesi, bir yanda Dişli meselesi, bir yanda AKP'li belediyelerden çıkan dayanılmaz pis kokular; diğer yanda her sıkıştığınızda öne sürdüğünüz dalga geçilen "Ergenekon Dalgaları"; bir yanda Milli Görüş'ün temel taşlarından, AKP'nın kurucu lokomotiflerinden A.Latif Şener'in bu konulardaki beyanları ve sizin ona karşı, -istifâsında alkışlarla uğurladığınızı unutarak- yaptığınız hakaretlerle besli çirkin söylemleriniz!...
Ve bunalarak dolaştığım tv kanallarından birinde, tesadüfen yakaladığım bir vatandaş sözleri; "Bir odalı evlerde; üç gün, dört gün bayram gibi bayramlar yaşardık. Şimdi kocaman kocaman daireler boş! Bayrama 2-3 üç gün kala boşalıyor daireler! Kalan komşularda pencerelerden seslenerek bayramlaşıyor, ziyâret yok! Sonra da korkulu haber dinlemeler!... Çok kaza oluyor ve çok can kaybediyoruz! Vicdanlarımız sızlıyor! Sevgisiz kaldık Oğlum, sevgisiz!..." diyordu 66 yaşında olduğunu söyleyen bir Hristiyan vatandaşımız Anne!... "Kanal t" ekranlarında, tesâdüfen denk geldiğim ve saygıyla-ibretle dinlediğim bir Hristiyan annenin, bizim bayramımızı tarifiydi bu ve hem bizim, hem de dünyanın tarifiyle İslâmcı bir hükümetimiz iş başındayken!...
Dinimiz, ahlâkımız, bayramlarımız, komşuluklarımız, milli değerlerimiz böylesine perişân edilmişken; sizin helâl veya haram mal varlığınızın hesâbını, gayr-ı resmî hesaplaşmasını dinlemek istemiyoruz!...
Artık ya susun, ya da susun!
Kemal Kılıçdaroğlu'na gelince; son yıllarda özlediğim bir siyâset adamı profilini sergileyebildiği için yürekten tebrik ediyorum! Savsaklayan Sav'la ve benzerleriyle aslâ mukayese kabul etmez bir siyâsetçi profiliyle, her geçen gün CHP'ye ivme kazandırıyor ve zannedersem Dengir ve arkadaşlarının dangur-dungurlaması da bu yüzden!...
"SUSMA! SUSTUKÇA SIRA SANA GELECEK."
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: