Cumartesi, Eylül 13, 2008

KURTÇUKLARIMIZ YÜZME BİLİR Mİ?!...

Herkesin, biryerden işe başlaması gerek artık... Geçmişimizle hesaplaşmamız; atalarımızdan, dedelerimizden, şühedâdan özürler dilememiz lâzım... Emânetine sahiplik edemediğimiz Muhteşem Türk Atatürk'ten başlamalıyız özürlerimize!...
O'na yeterince layık olamadığımız için Başbuğumuz'dan; Onlar'a yeterince layık olamadığımız için Şehit Ülküdaşlarımız'dan özürler dilememiz ve helallik istememiz lazım!... İkballerini, hayatlarını, ömür adındaki hayâtî sermâyelerini, gözleri kapalı; Türk-İslâm Ülküsü'ne, İ'lâ-yi Kelime-t-ullâh'a, Nizâm-ı Âlem'e, Turan'a, Yüz Milyonluk Milliyetçi Türkiye'ye hediye eden "Kutlu Sefer Süvarileri" nden özürler dilememiz lazım!...
Beraber yola çıktıklarımızdan; bizden yıllar öncesi, yanlışlaşan safı fark ederek terk ederken bizim sitemlerimizden alınmayanlardan, özürler dilememiz lazım!...
"Tarihin ve talihin bu kadar insafsız bir dilimini yaşamayı hak edecek ne yaptık?.." diye kendimizi sorgulamamız lazım! Terk edenin, terk etmenin bu kadar ma'zûr olduğu, başka bir, insafsız tarih dilimini, bilen var mı?
Siyâset ve siyâsinin bu kadar i'timâd edilmez olduğu, Sezarın Güçlü Roması(!)'ndan başka bir sistem hatırlayan var mı?
Kimin, kime; kimin, kime, niye; kimin, kime, niye, ne kadar kızdığının, belli olmadığı; en kızgınların, en kırgınların birbirinden asla uzaklaşmadığı ama asla bir arada durmadığı, başka bir zâlim tarih dilimi var mı?...
Kim, kime boyun eğsin?!... Kim, kime, niye boyun eğsin?
Hangi mandacıya, hangi çıkar hesaplarının ucuz satınalınanlarına, hangi "Demokratik Türkiye"ciye, hangi "Federatif Türkiye"ciye, federatif yani bölünmüş Türkiye reçetelerini büyük bir ağız salyasıyla sunmaya çalışan hangi Karenn Fogg Çocuğu'na boyun eğilsin?...
"Farklılıkların farkında olarak" yönetime talip olduğunu söyleyen; bir il başkanına "Git Kürtçe oy iste!..." diye talimat veren hangi "Çiçek Bahçesi Bahçeli" sine boyun eğilsin?...
43 yıldır öğrendiklerimize, yaşadıklarımıza, anlatarak öğrettiklerimize muhalif sözler söyleyen "Çiçek Bahçesi" cilere muhalefet ettiğimiz için 'Bütüne zarar vermekle" suçlanıyoruz!... Suçluların suçlamasına pes mi denilsin?...
Başbuğumuz'dan sonra yaklaşık 10 yıl; "iyi-güzel-milliyetçi" tarif ettiğimiz insanlar, birden bire "Çiçek Bahçesi Çiçekliği" ne soyununca millete karşı tarif sıkıntısındayız! 30 yıldır inanarak iyi tarif ettiğimizi, şimdi nasıl kötü diye tarif edeceğiz?
Sıkıntımız var!...
İfade ve anlatım sıkıntılarımız var ve bu sıkıntıları da kendimiz icâd ettik! Artık ne yapacağımızı bilememek gibi bir acziyetimiz var! Oysa bizler, tarihten aldığımız derslerle geleceğe kafa tutmak üzere yetiştiğimizi zannederdik!
Farklı maskelerle aynı şeyleri, farklı kelimelerle aynı şeyleri söyleyen; uzaktan kumandalıların, siyâsî rüzgâr güllerinin, siyâset topaçlarının dayanılmaz saldırılarına muhatabız! Siyâsilerin kişisel ikballeri için söyledikleri yalanları, sermayeleri adına tasdik eden tefeci zihniyetli sermayedarların tahakküm isteklerine muhatabız!...
Bu saydıklarımız, milletimizin düşmanları biliyoruz!...
Ve bu düşmanlar asla dışardan değil!... Tabiatın tek iskeletsiz yaratığının; yaratılış şansıyla, meyvelerimizin özüne, akıllarımızın gözüne yerleşmiş "kurtçuklar"ın tazyîkine muhatabız!...
Bu kadar iç tazyîke, ne kadar dayanırız bilemem!...
Çârenin ise yine millette, yine bizde, yine demokraside olduğuna inanarak yeni çâreler aramak üzere demokrasi deryâsındayız!...
Umarım yüzme bilmeyen milletimizin demokrasi denizinde boğulmasına, Rabb'im izin vermez!... Bilmem ki kurtçuklarımız, yüzme bilir mi?
Bu da bendenizin demokrasiye diplomasim!...
TÜRK'ÜN HER ŞEYİ GÜZELDİR VE HER ŞEYDEN GÜZELDİR...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: