Salı, Eylül 09, 2008

YA DEVLET BAŞA....

"Bir söz AFRİKADAN;Batılılar geldiklerinde ellerinde incil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler.Gözümüzü açtığımızda ise; bizim elimizde incil, onların elinde topraklarımız vardı." Kenya Kurucu Devlet Başkanı
İbretli bir söz de Bizden; Onlar geldiğinde elimizde özgürlük, laiklik,cumhuriyet vardı.Bize, kömür verdiler, aşevinde yemek verdiler, gözümüzü kapayarak tekrar oy atmamızı istediler.Gözümüzü açtığımızda ise, bizim başımızda türban, yüzümüzde sakal, onların elinde ise para, iktidar vardı...TC vatandaşı"(www.hasbey.com'dan alıntı)
Bizi; mukaddeslerimizle, millî değerlerimizle tahrîk ederek birbirimize düşürdüler!...
Kenardan -artık bıyıkaltı da değil- bizi hâkir görerek, kendileriyle övünerek kahkahalar attıyorlardır! Eğer kahkaha atmıyorlarsa, eğer halimize gülmüyorlarsa, unutmuşlardır hatırlatıyorum!...
Çünkü biz, bize revâ görülen bu uygulamayı hak ettik hem de fazlasıyla!...
Önce; nemelâzım'cılığımızı fark ettiler! Ülküdaşlarımız, yoldaşlarımız vuruldu! Sokaklara döküldük! Cenaze merasimleri yaptık! "Şehitler ölmez, vatan bölünmez!" diye slogan naralar attık! "Bir ölür, bin diriliriz!" dedik, öldük dirilmedik!... Sözlerimiz sadece sloganlarımızda kaldı! Bunu fark edince veya bizim vereceğimiz tepkiyi ölçmek için arkadaşlarımızı öldürttüler ve bizim tepkimize göre taktik geliştirdiler!
Sonra 12 Eylül 1980 Kıyameti'ni koparttılar! Yakaladılar sustuk! Kim daha fazla işkenceye tahammüllü yarışlarına girdik! Konuşanı; "Dayanamadı!" diye affettik, konuşmayanı; "Aslanım benim!" diye methettik kendi aramızda!...
Astılar sustuk! Kestiler sustuk! Mazeretimiz vardı; Devlet dedik, Devlet-i Ebed-müddet dedik! Bizler öldükçe devlet yaşar inancı ve geleneği ile büyümüştük! Ölümde yarıştık bu yüzden birbirimizle! Ama bizi öldürenlerin, devletimizi işgâl etmiş gayr-ı millî kadroların olduğunu anladığımızda; asıldığımızın, kesildiğimizin, kurşunlandığımızın, öldüğümüzün üzerinden 20 yıl geçmişti!... Yaşça büyümüştük ama küçüldükçe küçülmüştük!...
Asılırken, kuşunlanırken, ölüp öldürürken; Vatan diyorduk, millet diyorduk! "Ya Allah, Bismillah, Allahüekber" diyorduk! Bunları söyleyerek ölüp öldürürken de; anamızın-babamızın, amcamızın-dayımızın, teyzemizin-halamızın akıllarına, şuuraltlarına bu sloganlarımızı çakıyorduk çıkmamacasına!...
Sonra, bir sonraki adımda veya aşamada; kendi siyâsi kulvarımıza, partimize, teşkilâtlarımıza sahip çıkamayarak işgâl ettiriyor ve siyâsetin dışına itiliyorduk! Kendi teşkilatlarımızla, partimizle, adaylarımızla ters düşünce; şuuraltlarına -sloganlarla- hâkim olduğumuz yakınlarımızın, başka yerlere akışlarının-gidişlerinin farkında olamıyorduk!
Biz, birbirimize düşürülüp, kurt gibi yaralı gördüğümüz arkadaşımıza saldırınca; ortaya "Allah" diyen. "Vatan-millet" diyen, "Yolsuzluktan hesap sormak" diyen, "Öksüzün hakkını kollamak" diyen ve sakallarıyla, badem bıyıklarıyla, fotokopiymişçesine birbirine benzer sıfatlarıyla; "Beraber yürüdük biz bu yollarda." diyen birileri çıkıyordu milletin huzuruna!...
Aynen, hatta bazen bizden daha da ileri slogan ve söylemlerle milletin huzuruna çıkan ama asla kavga etmeyen, ailesine asla cezaevi yolu bekletmeyen, ebeveynlerini asla mahkeme salonlarına sokmayan birileri!...
"Cihâd farz ise Hicret sünnettir." söylemine sığınarak kavgalardan kaçan; kavgacıların tamamına yakını birileri tarafından, dünya hakim güçleri tarafından bertaraf edildikten sonra, ortaya çıkan, hesap-kitap adamı birileri!....
Milli Görüşçüler.... Mücâhid Erbakancılar.... Büyük Doğucular... İslâmcılar, dinciler... Dönek solcular... Değişen gelişen sağcılar...
Dînî söylemlerle, camilerde cemaat görüntüleriyle açıkça, gizlilerde cemaatleşmelerle; parayla-pulla, kömürle-makarnayla, türbanlaştırılan başörtüsüyle, büyük zannedilenlere görülmek için Cuma Namazı yarışlarıyla; anamızı-babamızı, amcamızı-dayımızı, teyzemizi-halamızı, sülâlelerimizi yani milleti kandırdılar!...
Şimdi bize düşen, kendimize "Günaydın!" demek!...
Milleti kimse kandırmadı! Biz kandırttırdık!...
Şimdi uyandırmak ve iknâ etmek te bize düşer!...
Hadi bir daha, sil baştan ederek; "Ya devlet başa, ye kuzgun leşe..."
"Arap atlar yakın eder ırağı/Yüce dağlar aşan yollar bizimdir." Her kes çarığını giysin, asasını alsın... Çare yollarda, çare kapı kapı dolaşmakta bir daha...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: