Çarşamba, Eylül 03, 2008

TÜRK'ÜN DEVLETİ, DEVLETİN TÜRESİ...

Sanal ağ (internet) dünyasında, çok ilgimi çeken guruplar ve bu guruplarda dikkatimi çeken duyarlı insanlarımız var. Adına "Yaygın Basın" dediğim, kendilerini "Ulusal Basın" diye dayatan ve "Dolma Kalemler"in milyon dolarlarla transfer yarışı yaptıkları gazetelerdense; bu guruplarda, çok samimice ve Türkçe duygularını aktaran devrimcileri veya ülkücüleri okumayı tercih ediyorum.
Çok ciddiye aldığım sanal ağ'da yazan bir kardeşimizin, bir tesbitini herkesle paylaşmak istedim. Tuncay Demirbaş, guruplara düşen bir yazısında; "......fütursuzca "ergenekon" ismi verdikleri o malum davanın tutanakları/nın/ da birçoğu/nu, Perinçeğin sahte belgelerinden ve İP bürolarından temin etmiştir savcılar... Yarısı haham Tuncay Güney'den diğer yarısıda Perinçek ve İP bürolarından... Perinçek gibilerin yıllardır iddiaları neydi? Türkiye derin devletinin milliyetçi kadrolardan arındırılmasıydı! Hep bu yüzden Susurluk'un, Şemdinli'nin üzerine gitmek istemişlerdi..." diye bir tesbitte bulunuyor...
Yeniden "Derin devlet" var mıdır-yok mudur?" sohbet ve münakaşına dönmek istemesem de; devlet gibi devlet olan her teşkilatın, bir derini olması gereğine inananlardanım!
Devletler arası korkaklığın adı olan diplomasi gereği; kamu oyuna ve dünyaya karşı söylenen, açıklanan diplomatik yalanların dışında her devletin kendine has bir tavrı vardır, olmalıdır... Kendisi gibi olamayan, şahsiyetini-kişiliğini-kimliğini belli edemeyen, çok diplomatik ülkeleri, kuvvetli devletler kendilerine benzeterek yok ederler!... Bu benzetilmenin ve benzeşmenin adı; bazen kapitalizm, bazen komünizm, bazen faşizm, bazen liberalizm, bazen sosyalizm, bazen de bilmem ne izm olur!... Bir ülke, bir devlet; hangi "..izm" adıyla, bir başka kuvvetli devlete benzemeğe çalışırsa, yok edilmeğe başlanmıştır!...
Siyâsilerin, dünyada esen bu "izm" rüzgârlarının etkisinde kalmasını doğal karşılarım. Dolayısıyla siyasi erkin adı olan hükümetlerinde, her hangi bir "izm'in" taklitçisi olmasının mantığı ve izahı vardır. Ama devlet gibi devletlerin; omurgalarını oluşturmuş, millî dış siyasetini tesbît etmiş asıl devletlerin, bütün "izm"lere mesafeleri eşittir! Çünkü onlar, millîdir. Milleti gibi düşünür, milleti gibi tavır sergilerler.
Siyâsilerin, savundukları ve oy aldıkları "izm"leri gereği yaptıkları diplomatik korkaklıklara, devletin aslî sahipleri, sessizce direnirler! Bu direniş; dünya diplomatlarından, hakim güçlerin ajanlarından saklanması gereken bir direniş olduğu için dolayısıyla kamu oyundan da saklanıyormuş gibi bir intiba verir!...
Türkiye'de Mesut Yılmaz'la başlayan "Devlet sırları"nın ifşâ edilmesi; hem içerde, hem de dışarda devletimize pahalıya mal olmuştur!
Hangi taşı kaldırsanız altından çıkan; bazen Apo alçağı ile dağlarda, bazen dünyanın en bilinen komünistleriyle Avrupa'da, bazen ülkücü hareketin flaşlaşmış isimleriyle Küba'da, bazen cezaevinde, bazen sokaklarda görülen "DERİNÇEK" ve ekibine, bu düşüncelerle hep mesafeli olmuşumdur!
Ne hikmetse herkese sır olanlar, Derinçek'in kesin bilgileridir! Ve bu bilgiler belgelidir! Ve yine ne hikmetse; "Ümraniye Bombaları" diye başlayıp, sonra Derinçek'in bürolarından toparlanan belge veya belge kopyalarıyla "Ergenekon"laştırılan dâvânın da her yerinden DERİNÇEK çıkıyor!
Ve yine gariptir; Derinçek'in tekliflerinin benzerlerini, İmralı Mahkûmu da avukatlarıyla yaptığı "mutat görüşmeler" vasıtasıyla duyuruyor!
Bu yüzden de bendeniz; ülkücülerle devrimcilerin güç birliğine hep sıcak bakmışken Derinçek ve avanesinin organize ettiği ulusalcı-milliyetçi birlikteliğinden hep şüphelenmişimdir! Aynı benzer endişelerim; Yalçın Küçük hakkında da mevcuttur! Evvelsi gün devrimci, dün Apo'nun eşkiyalarının içinde "Kürtçü", bu gün kalpaklı kuvvacı görüntülerinde olan Küçük'ün de ne olduğunu, kimin veya kimlerin emrinde olduğunu, ciddi manada merak etmekteyim!
Soğuk savaş dönemlerinde her yere, devletin her kurumuna sızmayı başaran bu uzantılar; hangi taşı kaldırsanız altından muhakkak çıkıyorlar!...
Var olduğuna inandığım, var olması için ne lâzımsa yapılması gereğine iman ettiğim Devletim'in de bu safraları-tafraları artık atmak, temizlemek üzere olduğunu hissediyorum. "Sürünün selâmeti için alaca dananın katli vaciptir!..." fetvâsıyla kardeş boğabilen Türk Devleti; bir daha alaca danalarını halledecek gibime geliyor!...
Şeriatın kestiği parmak, devletin kestiği kelle acımaz türelerimize göre!
Türk devletsiz, devlet te türesiz olmaz elbette!...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: