Cumartesi, Eylül 06, 2008

TÜRKİYE DÖĞÜŞENLERİNDİR !...

Ramazan süresince kendime; adına "ulusal dedikodu" dediğim, siyasi yazı yazma yasağı koymuştum!
"Yasalar ve yasaklar ihlâl edilmek içindir." kural ve teoremi, kendi yasaklarımda da etkin oldu! Görmeyeyim dedim maalesef gördüm! Duymayayım dedim ama yine maalesef duydum ve öylesine görüp öylesine duydum ki, midem bulandı!...
Anadolu'da; ilçe ve beldelerdeki seçimleri yaşayanlar bilecektir. İlçe ve beldelerde onlarca yıldır şaşmaz bir seçmen kontrol taktiği geliştirilmiştir. Birden fazla aday varsa, adayların yakınları da hemen saf tutar ve birbirinden seçim süresince ayrılırlar. Aşırı heyecanlı propogandistler, taraftarlar vardır. Ama asıl dikkat çekenler, bu seçim süresince en sert muhalefet yapanlar olur. Bu sert muhalifler; milletin kalabalık olduğu yerlerde karşısında olduğunu söylediği kişiye galiz küfürler ederek dolaşır! Bu ettiği hakaret ve küfürlere ortak olanları, tesbît eder ve gecenin geç saatlerinde her kesi uyuttuktan sonra; gün boyu, ulu orta ana-avrat küfrederek dolaştığı kişinin yanına giderek küfürlerine ortak olanların listesini verir!
Yani, ilçe ve belde seçimlerinde; kim, kime çok sert muhalifse ve kim, kime küfrederek dolaşıyorsa, kesinlikle ondan yanadır! Seçimler başladı başlayalı, onlarca yıldır uygulanan, her kes tarafından bilinen ama ısrarla kesin ve yanılgısız sonuç alan bir taktiktir bu!...
Toplumlar fertlerden, ilçeler beldelerden, iller ilçelerden, bölgeler illerden ve ülke bölgelerden oluştuğuna göre; ferdin davranışı, toplumun davranışı olarak yorumlanabileceğine göre; taşrada yapılanlar, harfiyyen Başkent ve metropollerde de uygulanıyor demek ki!...
En samimiler, en fazla menfaat ortaklığı olan kurum ve kişiler, en fazla birbirine hakaret eder şekliyle arz-ı endam ediyorlar ve bu kavga sahneleriyle avutulan milletin gözleri önünde, develer hamuduyla ve sırayla iç ediliyor!...
Bize de; çok bile bile, bu programlı, senaryosu yazılmış mizansene figuranlık düşüyor!...
Aydın Doğan'ı normalde hemşerilik duygularımla sevmem lâzım! Ağabeylik ve dostluk tarifli müşterek tanıdıklarımdan hareketle de saygı duymam lâzım! Ama ne seviyor, ne de saygı duyuyorum!... Mesut Yılmaz'ın Başbakanlığı döneminde, bir protokolde, Başbakan ve Eşi'nin ortasındaki oturuşunu ve beceremeyerek çaldığı alkış sahnesini, hiç mi hiç unutamıyor ve bir ülke Başbakanı'na karşı sergilenen saygıdan uzak tavırları affedemiyorum!...
Şimdi bu kadar öfkelendiğim, affedemediğim bir vatandaşla, -ki hemşerim, aynı zamanda logosunda "Türkiye Türklerindir" sözünü taşıyan bir 'Yaygın Gazete'nin de sahibi- Başbakan kavgalılar!...
Aydın Doğan, kamuoyuna yaptığı yazılı açıklamasında; "..... Deniz Feneri ile ilgili haberleri gazetelerden, televizyonlardan izliyorum. Neymiş olay? İnsani yardım toplama amacıyla kurulmuş bir dernek, topladığı paraları, birtakım şirketler aracılığıyla şahıslara vermiş..... Bu olayı kim ortaya çıkarmış? Alman polisi ve makamları. Kim yargılıyor? Alman yargısı. Peki bizim gazetelerimiz, televizyonlarımız ne yapıyor? Mahkemenin safahatı hakkında bilgi veriyor. Başbakan kime kızıyor? Bu haberleri veren gazetelere ve televizyonlara. Hatta onlara da değil, direkt beni hedef alıp bana kızıyor. Bunun bir mantığı var mı?" diye soruyor!
Başbakan'da; Aydın Doğan'ı; İstanbul Büyük Şehir Belediyesi ile dillere destan Hilton arazilerini ulu orta dillendirerek millete şikâyet ediyor!...
Haklarında dedi-kodular üretilenlerin biri Başbakan, diğeri dev bir medya patronu! İkisi de birbirini millete şikâyet ediyor!... Biri seçilen, diğeri seçilene gurubuyla destek olan!...
Geçmiş yılları ve olanları hatırlayınca da hemen aklıma, Anadolu ilçe ve beldelerindeki,seçim süresince birbilerine en galiz hakaretlerle saldıran taraflar geliyor!...
Sakince izlersek göreceğiz ki; önümüzdeki günlerde Aydın Doğan'ın İstanbul Büyük Şehir Belediyesi'nden istekleri, çok kanunî ve mevzuata uygun olarak kabul görüp hallolacak ve Doğan Gurubu'da sessiz sedasız şimdi yerden yere vurduğu AKP ve Başbakan'ın demokratlığını, yeniden methetmeye başlayacak!...
Artık şahsen ben, bu küfürleşmelere inanmıyor-kanmıyorum!...
Millet te, çaresizliğin çare olarak dayatıldığı bu sistem yüzünden sadece bıyık altı gülümsüyor ve her iki tarafa da neler diyor neler!....
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: