Salı, Eylül 23, 2008

YOKUM AMA ARANIZDAYIM !...

Günün Salı'ya döndüğü bir saatte; kocaman kocaman tarifli adamların, birbirlerine ulu-orta sarfettikleri; "Şerefsiz, Müfteri, Kaçakçı, Namert, Alçak,Yalancı, Hortumcu, Şantajcı, İmansız" sıfatlarıyla, "Çevre Kirliliği"ne dönüştürülmüş gündem yüzünden, çok önemsememe rağmen sıraya koyamadığım bir "Ülkücü Nezâket"ten bahsetmem lâzım...
Şahsında bütün Ülkücülerin töhmet altında bırakıldığı ve Anayasa Mahkemesi'nde firesiz ekseriyetle aklanan, böylece Ülkücü kadrolar'ı da aklayan Koray AYDIN ülküdaşımın bir dâvetiyle onurlandım...
Bu fakîre, özel ihtirâmından olduğunu da belirterek bizzat telefonla yaptığı davetine icab edememenin üzüntüsündeyim!
O samimi ve Ramazan Mübareğin de katkısıyla, başka bir atmosfere dönüşecek sıcak havayı paylaşamamak, benim cenahımca büyük bir eksiklik...
Mazeretimi kendime saklayarak, gönlümü orada mevcut bütün ülküdaşlarımın ayakları altına serdiğimi beyan etmek isterim...
Kim, ne derse desin; ben, "Biz, bize benzeriz." derim, başka bir şey demem...
Unutanın unutulacağı, terk edenin terk edileceği, el atmayana el atılmayacağı, tekliği tercih edenin tek kalacağı gerçeğinden hareketle; fakîri unutmayanı unutmayacağımı açıklamaktan da onur duyarım...
Güzel bir Kişiliğin, güzel bir davetiyle bir araya gelerek bulundukları ortamı güzelleştiren Ülküdaşlarımın arasında olamamak, anlatılamaz bir hâlet-i rûhiyye...
Akıllıları, vicdanlıları geri plâna atarak kurnazlığı başarı vasıtası sayan ve sinekten yağ çıkarma operasyonuna devam eden, günlük siyâsilere asla benzemeyen, zaten benzese ülkücü sıfatını alamayacak olan Koray AYDIN ülküdaşımı, O'nun şahsında davetine katılan bütün seçkin Ülküdaşlarımı, en kalbî saygılarımla selamlıyorum...
Umarım ben fakîri aralarında hisseden ve hissettirebilen gönül dostlarımız, eksiksiz orada olurlar...
Bilvesîle, bu mübârek günlerde bir daha rahmetle yâd ederek Galip Erdem Hoca' nın, 13. Ağustos.1961 tarihli bir yazısından bir bölümü tekrâren hatırlatmak isterim:
"Gün olur, ülküsüz insanlara gıpta ile bakasınız gelir! Rahat yaşarlar. Tıpkı Şairin söylediği gibi: 'Akl-ı şuur' ları vardır, güzel severler. 'Bade' içerler ve nihayet göçüp giderler!
Ülkücülerin hayatı bambaşkadır. Sözlüklerinde rahatlık kelimesinin yeri yoktur. Daimi bir mücadele içinde ömür tüketirler. Hemen herkesle, her şeyle zaman zaman çatıştıkları görülür. Arkadaşları ile, aileleri ile, hatta sevdikleri ile... Ülkücünün, ülküsü ile münasebeti, hakiki bir aşkta sevenle sevgilinin münasebetine benzer. Hep verir, hiç almaz. Sevgili nazlıdır, sitemi eksik etmez, incinmeğe de hiç gelemez.
Diğer sahalarda umumiyetle dikkatsiz hareket eden Ülkücü, sevgili bahis konusu oldu mu baştan başa haysiyet kesilir. Şahsına fenalık yapanlara pek aldırmaz ama, ülküsüne yan gözle bakanlara tahammülü yoktur. Sadakati için karşılık beklemez, mükafat istemez, bir garip kişidir...
Ülküsüne hizmet edenlere son derece hürmetkârdır. Gerçek aşıklar gibidir; kıskanmaz. Sevgilisinin sevildikçe güzelleşeceğini bilir. Sevmenin gurûru yegâne süsüdür...
Ülkücülerin en amansız düşmanları, 'eyyamperest' lerdir. Menfaatlerine tapan bu adamlar, daha çok kazanmalarına, daha rahat yaşamalarına mani olacak sanırlar da, ülkücüleri ezmeğe çalışırlar! Ne garip tecellidir ki, ülkücünün gayretlerinden en çok faydalananlar da 'eyyamperest' lerdir."
Dostlar; ibâdetleriniz, iftarınız makbûl ve mübârek olsun...
Bendenizi de aranıda sayın lütfen olmaz mı? Yokum ama, Vallahi aranızdayım...
"Izdırap çek inleme.. Ses çıkarmadan aşın
Bir damlacık aksa da, bir acizdir göz yaşın
Yarı yolda ölse de en yürekten yoldaşın
Tek başına dileğe doğru at salmalısın."
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: