Salı, Eylül 23, 2008

SIRADAKİİİİ !...

Bir Trakya türküsüne başladım, haberi duyar duymaz! Yeni dalga ve Tuncay Özkan göz altında!
"Amman bre deryalar kanlıca deryalar biz nışanlıyız/ İkimiz de bir boydayız biz delikanlıyız..." ne alâka denilebilir ki denilsin, kel başa şimşir tarak bu işte!...
Yaklaşık bir hafta önce Tuncay Özkan, yeni televizyonunun haber saatinde Hulki Cevizoğlu'nu da konuk ettiği bir yayında; "Deniz Feneri olayından sonra, bu meseleyi unutturmak için önümüzdeki günlerde yeni bir Ergenekon dalgası olacağından eminim." demişti!... Hemen ertesi gün; muvazzaf subaylar, tiyatrocular, Sisi'ler, pisiler göz altına alındı!...
Artık, millete gına geldi! Ne göz altına alınanlarla, ne göz altına alanlarla, ne de yapılanlarla ilgilenmiyor millet! En sert yandaşlar bile; "Nasılsa göz altına aldıklarını asmıyorlar! Çaylarını, kahvelerini içirip ya serbest bırakıyorlar ya da sağlık nedeniyle serbest bırakıyorlar!" diye işin cılkının çıkartıldığını söylüyorlar! Nerelerde mi? Her yerde, kahvelerde, sokaklarda, evlerde, bilhassa cami bahçelerinde, cami cemaati samimi müslümanların bahçe sohbetlerinde...
Bir "Korku İmparatorluğu" oluşturulmak istendiği kesin! Kesin olmasına kesinde; bu son gözaltılarla, oluşturulmak istenen korku imparatorluğu, tarif olarak yaralandı!... Ya bilerek, ya da acemiliklerinden yanlış kişileri göz altına alıyorlar!
Artık dalgalar kanıksandı! Dokuzuncu mu, onuncu dalga mı bilinmiyor ama ilk dalgada göz altına alınıp, dört gün sonra serbest bırakılan, "Korku tellalları" kadar etkili değil bu alınıp bırakılanlar! İlk dalgada alınıp bırakılanların anlattığı o korkunç yer ve uygulamaların yerini, Nurseli İdiz'in anlatımıyla; çok rahat olmasa da korkunç olmayan yer, profesyonel ve çok kibar polisler tarifi aldı! Yani artık göz altına alınmanın bir ürkütücülüğü, caydırıcılığı, korkutuculuğu yok!...
Hem de Türkiye'nin en sert sorgulamalarının yapıldığını bildiğimiz, duyduğumuz "Organize İşler Şubesi"nde; "Kahve yapalım mı? Sandviç ister misiniz?" şeklindeki kibar misafir edilmeler anlatılıyor!... Ya, "Korku Tellalları"nı alan polislerle, Nurseli İdiz'i alan polisler farklı; ya da bunlardan biri yalan söylüyor!... Olan da "Korku İmparatorluğu"na oluyor!
Çaresi mi? Ya bu göz altına alma komedisinden vaz geçilsin, ya da göz altına alınanlar, hiç değilse azıcık ıslatılsın!... Bütün kıyamet, 12 Eylül öncesinin saf-dürüst idealistlerinin başında mı kopmuştu?!...
Çocukluğumuzda oynadığımız "Hırsız_Polis Oyunu"ndan da komik hale düştü bu "Ergenekon Dalgaları"... Artık dalgalarla dalga geçiliyor! Çocukluğumuzda polis olan çocuk, hırsızı yakaladığında kemeriyle ellerine falan vurur, mutlaka cezalandırırdı! Şimdi gerçek hayatta, çay-kahve ikram ediliyor!
Bu arada, Nurseli İdiz'in anlattığı birbirinden kibar ve eğitimli Polislerimizi tebrik etmezsek, haksızlık olur...
Gözünü sevdiğimin demokrasisi!...
Bu demokrasiden ve son günlerde çok sık duymaya başladığımız; "Türkiye, bir hukuk devletidir." cümlesinden bıktım artık! Hiç mi hiç inandırıcı değil!... Eski bir emniyet müdürü olan, DSP İzmir Milletvekili Recai Birgün'ü televizyonda dinlerken düştüğüm hali anlatmama ise, imkân yok!... Milletvekili sıfatıyla, bir aramada hazır bulunmuş Recai Birgün. Arama yapan polislerin, ne aradıklarını bilmeden atrafı karıştırdıklarını görünce; "Bu nasıl arama? Ne yapıyorsunuz siz? Savcı, size ne arayacağınız, ne alacağını belirtir bir emir vermedi mi?" diye sorduğunda polisler; "Hayır! Bize bir şey söylenmedi. Ne aradığımızı biz de bilmiyoruz." diye cevaplamış!...
Tamamı emekli, tamamı yaşlı, tamamının sağlık problemi olan; gazeteciler, profesörler, televizyoncular, tiyatroculardan kurulmuş bir ihtilâl çetesi!... En tecrübeli ihtilalciler olması gereken emekli Paşalar'ın adları, yöneticiler içinde yok! Paşalar'ın niye göz altında tutuldukları da anlaşılmadı henüz! Sağlık problemleri yüzünden de; 300 sene 500 sene hapisleri istenecek şekilde iddianamesi hazırlanan emekliler, -mahkeme kararıyla da değil- iddianameyi hazırlayan Savcı'nın talebi üzerine serbest bırakılıyor!...
Ne yaptıkları, hayallerinin bile ne olduğu bilinemeyen, belirlenemeyen emekliler ceza evinde; Almanya'da asrın dolandırıcılığı diye adlandırılıp sonuçlandırılan ve asıl suçlular olduğu bütün dünyaya ilan edilen kişiler; serbestler ve işgal ettikleri makamlardalar!...
Hay sizin demokratlığınızı da seveyim, oluşturmaya çalıştığınız "Korku İmparatorluğu"nu da!...
Korkunun ecele faydası yok beğler! Derviş, dervişin arkasına sırayla geçer!...
Sıradakiiiii !...
"TÜRK'ÜM VE DÜŞMANIM SANA, KALSAM DA BİR KİŞİ."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: