Pazartesi, Eylül 22, 2008

DOĞRU SAFTA DOĞRU TARİFİ ALMAK...

Ülküdaşlarım,
Yürekli Yiğit Türkler,
Muhabbet savaşının cengâverleri Alperenler,
İ'lâ-yi kelime-t-ullah'ı görev edinmiş Nizam-ı Âlem idealistleri;
Sohbetlerimde çok kullandığım ve sevgili refikim, dostum, ülküdaşım Yavuz Selim Demirağ'ın isteği üzerine de yazıya döktüğüm bir konuyu sizlerle bir daha paylaştıktan sonra izninizle ricamı arz edeceğim...
Ömer ibn-i Hattab, yani Hz. Ömer; çok dikkatle izlediğim, her müslümanın çok dikkatle izlemesi gereken bir iman süvarisi...
Ömer ibn-i Hattab; yiyen-içen, işte-işrette, aslan avlayan, hiddetlendiğinde bütün Kureyş'i evlerine hapsedebilen, puta tapan ve tapmayanları zorla taptıran, kızını diri diri kuma gömen bir müşrik! Güçlü kötü'nün zirvesinde tarifli bir Ömer!...
Bu Ömer'den bir tane daha var; Ebu Cehil...
Hz.Peygamber(s.a.v.)'imiz; Allah(c.c.)'tan bu iki Ömer'den birini niyâz eder. Ve bu güçlü kötü tarifinin zirvesindeki Ömer ibn-i Hattab; Kelime-i Şehadeti getirip doğru safa geçtikten sonra Ömer'ül Faruk diye bir sıfat kazanır. Adaletin Timsali diye bir sıfat kazanır. Hemen buradan hareketle bendenizin Hz. Ömer'den aldığım ders başlar. Demek ki; dünyanın en güçlü insanı dahi olsa biri, yanlış saftaysa yanlış tarifi alır. Ve bize düşen, bu dersi hepimizin alarak doğru zamanda, doğru zeminde, doğru safta saf tutarak doğru tarifini almak olsa gerek...
Birbirine benzer insanların, bir araya gelmelerinden doğal bir şey olamaz. Hepimizin; şuur altımızın dününü boşaltarak, önümüzde açıkça yapılan yanlışları görerek, yanlış tarifinden kaçıp doğru bildiğimiz safa girmemiz gerek...
Bu sohbetimizi elbette ısrarla ve sıklıkla yapacağız.
Asıl ricamı arz etmek istiyorum izninizle: ülkücüler olarak son yıllarda Bozkurt yerine, belgesellerden alınan vahşi kurt görüntülerini kullanmaya başladık! Hayvancılık yapanların tamamının korkulu rüyası olan ve halk dilinde canavar denen bu ziyankâr hayvanla Bozkurt'un asla bir alâkası, benzerliği yoktur!
Kavramlarımızın ve amblemlerimizin orijinal hallerini kullanmaktan vaz geçerek, yerine yapay bir şeyler koyarsak korkarım kendimizi tahrip ederiz!...
Tarihte ve gönüllerde birileriyle özdeşleşmiş ünvanları, çok sevdiğimiz birisine mal etmeye çalışırsak hem zaman kaybeder, hem de ummadığımız zarar görürüz!
Açık söyleyeyim: "başbuğ" denildiğinde bütün Türk Dünyası'nda, bir isim hatırlanır. Çok istememize ve daha önce kullanılmış olmasına rağmen Başbuğ Atatürk dednildiğinde bile Alparslan Türkeş çağrışır...
Sevdiğimiz, desteklediğimiz, önder kabul ettiğimiz birisine Başbuğ demekle, Başbuğ demekte ısrar etmekle, bir kazancımızın olacağını zannetmiyorum! Aksine zarar vereceğini, verdiğini biliyorum!
Elbette sevenler, sevdiklerine istedikleri ünvanı ve sıfatı yakıştırabilirler. Ama tutmuyorsa ısrarla kullanmaya çalışmak, faydadan çok zarar verir düşüncesindeyim...
Kendi aramızda, kısır çekişmelere vesile olacak bu gibi polemiklerdense artık her kesin kendisine bir görev seçmesi lâzım...
Israrla yıllardır bir sorduğum; "Kim, ne kadar ve neye göre ülkücü?" sorusunun cevabını nasıl veririz? Ne kadar yatmışsa o kadar mı ülkücü? Ailesinden kaç şehit varsa o kadar mı ülkücü? İkbalinden, kazancından ne kadar kaybetmişse o kadar mı ülkücü? Ne kadar kavga etmişse veya ne kadar okumuş yazmışsa o kadar mı ülkücü?...
Elbette bunların hiç biri değil! Bir insan, dâvâsına kaç kişi kazandırabilmişse o kadar ülkücüdür... Şimdiden sonra bütün ülkücüler, kendilerinin ne kadar ülkücü olduğunu ölçebilmek için yeniden işe koyulmak zorundadır! Karen Fogg çocuklarının, Dolma Kalemler'in, yerli işbirlikçilerin, menfaatperestlerin işgalinde görülen Türk siyasetine, alternatif siyasete kaç kişi kazandırabilirse o kadar ülkücü olabileceğini bilerek işe başlamak lâzım...
Kimse, kimin ne yaptığını merak etmeden; yanlışlardan örnek olmayacağını bilerek, asla yanlış örneklere itibar etmeden doğruyu yapmaya başlamamız lâzım...
Çünkü önümüzde yerel seçimler var ve gün, bu gün...
Bu bendenizin ricam! Ne kadar tutulur bilemem ama keşke çok tutulsa...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: