Salı, Eylül 09, 2008

GAZETE ARIYORUM !...

Gazeteci arıyorum!
Günümüzün güdükleştirilmiş diliyle gazeteci, aslında "Muharrir" arıyorum! Yani "Köşe Yazarı" arıyorum!...
Ne izleyebilirim diye dolaşırken tesadüfen denk geldiğim ve işkence çekercesine izlemek zorunda kaldığım bir programdan, -mecbûren- bahsedeceğim! Bilinmek' le, tanınmak arasındaki müthiş farkın farkında olması mümkün olmayan, bir köşe dönmüş-köşe olmuş veya köşe dönmeğe aday edilmiş, güçlü vehmettiği birileri tarafından ellerinden tutularak köşe sahibi edilmiş bir kişinin, gazeteciliği utandıran sohbetlerine tesadüf ettim!...
Gazetemizde refiklik onuru yaşadığım Sevgili Sebahattin Önkibar'ın adı geçmeseydi o programı da geçerdim! Ama refikimin referans gösterilen bir yazısına; AKP propogandisti, Recep Tayyip Erdoğan taraftarı bir gencin verdiği edepten uzak tepkiyle irkilerek kilitlenip kaldım!
Belki yayın politikasıydı ve bir türlü seyirciyi elde tutma taktiği idi! Bilemem! Ama edepten çok uzak olduğunu, dinleyen ve izleyen hiç kimseye, taraftar yüreklerini katmerlemekten öte katkısı olmadığını söyleyebilirim!
Veya; PKK'nın başı İmralı Mahkûmu'nun, müttefik(!)imiz ve Başbakanımız'ın yakın dostunun da Başbakanlığını yaptığı İtalya'da konuk edildiği günlerde, kendisine Türk kimliği'nden dolayı yapılan PKK'lı saldırısına verdiği; karakterli cevap ve yumruklarla hatırlayıp sevdiğim, programının adını da çok tuttuğum, "Teke Tek"in hazırlayıcısı Fatih Altaylı'ya o konuğun yakışmadığını söyleyebilirim!... Sadece o konuğundan dolayı, sevenlerine bir özür borçlandığını hatırlatırım bütün edebimle...
Öğrenciliğimizde öğrendiğimizi, öğretmenliğimizde talebelerimize aktarırken gazete ve gazeteciliği, çok önemseyerek aktarırdık...
Gazete, günümüz söylemiyle basın, demokrasinin ve fikir alanlarının olmazsa olmazı olarak tarif edilirdi. Gazeteler, patronlarından dolayı değil, muharrirleri sayesinde tanınırdı. Öğretmenler olarak talebelerimize gazeteleri ve köşe yazarlarını-muharrirleri tavsiye ederdik. Çünkü gazeteler öylesine bir fikir ve etki temsilcisi idiler ki, elindeki gazeteden hareketle şahsın, siyasi fikri hakkında yüzde yüze yakın kanaat sahibi olunabilirdi! Sadece cebindeki gazeteden dolayı öldürülen onlarca kişi olmuştu maalesef!...
Gazeteler, gazeteydi! Muhabirler-haberciler, sadece haber yapacak kadar muhabirdi! Köşe yazarları-muharrirler, belli ve bilinen karakterli duruş içindeydiler!
Muharrirler; üçer yıllık, beşer yıllık, en uzunu onar yıllık değişken duruşlar sergilemezlerdi! Kimden fazla para alırlarsa onun düdüğünü öttürmezlerdi! Transfer olurken aldıkları paralarla, futbolcuların transfer ücretleriyle yarışmazlardı! Daha doğrusu, akçeli işlere asla karışmazlardı!...
Muharrirler; yürekli ve net duruşlarıyla, sadece kendi fikirleriyle, hükümet edenler veya sermayedarlar tarafından en ciddiye alınan muhaliflerdi! Muhalefetlerinde edep olurdu. Ömürleri boyunca sundukları, savundukları kendi fikirlerinden asla tavizleri olmazdı!
Ve muharrirler; düşünce rakiplerine, muarızlarına karşı da son derece saygılı ve edepliydiler. Çünkü "İlm-i Edep" yaparak, edep öğrenerek yetişmilerdi. "Yetişmiş" kelimesini, özellikle, altını çizerek kullanıyorum...
Siyâsi veya maddî güçleri olan birilerinin el vermeleriyle, destekleriyle bir yerlerde olmazlardı! Sadece kişilikleri ve karakterli düşünce duruşlarıyla davet ve itibar görürlerdi. "Şeyh'ül Muharririn"lik, en son makamları ve idealleriydi. Zengin, para babası, iş takipçisi, güç yalakası birinin asla o mertebeye ulaşması mümkün değildi. Çünkü makamı ve ünvanı muharrirler verirdi.
Muharrirlerin tamamı bilinir ama tanınmazlardı! Günümüz 'yaygın basın'ındakiler gibi popüler değillerdi! Çünkü fizikleri ve paralarıyla veya taraftarlıklarıyla değil sadece fikirleriyle-eserleriyle önemsenir ve benimsenirlerdi...
Vahşi Kapitalizm'in insaf ve merhametten hele adaletten uzak uygulamaları yüzünden bütün civataları gevşetilen, bütün temel çivileri sökülen idealizmin ve romantizmin tortuları arasından; maalesef günümüzün "popüler-yakışıklı-yılışık-yalaka ama paralı" köşe sahipleri, îcâd edildi!
Emirle oturup kalkan, dikte edilen haberleri köşelerinden vererek muhabirlerin işlerini ellerinden alan günübirlik popülerler îcâd edildi!...
Bana ve benim gibi vatanperver, milletperver, devletperver idealist, romantik kişilere de maalesef bu kadar "yakışıklı-yılışık tortu"nun arasında mümkün olmamasına rağmen muharrir aramak kaldı!...
Şükürler olsun ki; dünyada Türkçe Okunan ve "Dünyayı Türkçe Okuyan" Gazetemiz var...
Ve Gazetemiz sayesinde; edebi, edepsizlerden öğrenmek gibi bir mecbûriyetten de muafız hamd'olsun...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: