Cuma, Şubat 01, 2008

ALKIŞLARIMI DUYUYOR MUSUNUZ?!...

Azerbaycanlı bir şair; "Söz, bir gönülden kopar, bin gönülü hizaya sokar." diyor.
Bendeniz de bu hârika sözü tersten okuyarak; "Söz, bir gönülden kopar, bin gönülü harâb eder!..." demek istiyorum. Çünkü şu an yaşadığımız o!...
Bize, kendisini sevenlere bu âzâbı lâyık gören, hârika tarifli bir gönül adamı!...
"Bir tek gönül kırdın ise
Bu kıldığın namaz değil,
Yetmiş iki millet dâhi
Elin yüzün yumaz değil." diye yüzlerce yıl önceden; gönülü, gönül adamlığını ve insâna olan muhabbeti târif eden Yûnus Emre ve onun gibilerin muhteşem gönülleri, zannederim şu an bize kırgınlar!...
Ki onlar, kırılmaya, darılmaya tenezzül etmezler...
Dostlar;
Hür aklımın ve vicdânımın emrettiği doğrularımdan taviz vermeden yaşadım El-hamd ü lillâh.
Gönül ve sevgi adamı tarifli Karakoç Üstâd'ın; dün yayın hayatını noktalayan Yeniçağ Televizyonu ve orada emek sarfeden Müslüman-Türklerden, "Kilise Türkçüleri" diye bahsetmesi üzerine, sitemimizi belli ettik!...
Belli etmese miydik?!...
Bu harika gönül adamı târifli zât-ı muhteremin, gönülleri târ u mâr etmesine seyircilik mi yapsaydık?
Suya yazı yazılmayacağını, ondan öğrenmemiş miydik? Lambada titreyen alevin üşüyebileceğini ondan duyarak yıllarca tefekküre dalmamış mıydık? Aşka hudut çizilemeyeceğini ondan öğrenip, becerebildiğimizce aşkımızın sınırlarını Bir'de, birlikte, Vahdette karar kılmak kaydıyla genişletmeğe çabalamamış mıydık?
Bizlere, tanıyan-tanımayan ama kendilerini bilen herkese sevgiyi çok duru bir tarifle sunmasına alışmamış mıydık?
Aşkının sınırlarının olmadığını söyleyecek kadar kabadayı bir aşk adamından; "Kilise Türkçüleri" şeklindeki hakaretâmiz sözleri duyunca, okuyunca kırılmamalı mıydık?
Gönül, umduğu yerden küsmese miydi?...
İnandığımı; uyarı amaçlı, sitem amaçlı yazdım. Dönüşüm Allah(c.c.) şahidimdir ki yok!...
Karakoç Hoca'yı sevenlerden defalarca özür dilerim hem de hiç yüksünmeden. Ama Karakoç Hoca'dan da kırdığı, kendisini seven gönüllerden özür bekleme hakkımı kullanarak...
Kimlere, neler dedik biz bu sütûnumuzda!...
Ne taraftarlarla, ne sert münakşalar yaşadık Meydân'ımızda...
Ama bir gönül adamını sevdiğini söyleyen, gûya gönül adamlığı seferine soyunmuş kişilerden aldığımız küfürnâmeleri duymadık!...
Yoksa sevgi adamı tarfine bürünerek ortalıkta arz-ı endâm ederken, bir sitemine tahammül edemediklerine küfredenler; bölücülerden, hainlerden, yerli işbirlikçilerden, BOP yandaşlarından daha mı korkaklarmış?!..Ve de ne bozuk ve kokusu taaaa bin kilometreden duyulan ne bozuk ağızları varmış!...
Dilin zekâtının güzel konuşmak olduğunu da mı bilmezler bu zavallılar?...
Karakoç'a sitemimden dolayı, gûya Karakoç sevgilerinden ve karakoç savunmak adına bana küfredenlere, küfürlerini iâdeye bile tenezzül etmem.
Ellerinde îmanmetreleri olduğunu zanneden zavallılara da; Allah(c.c.)'ın "İki Cihan Serveri"(s.a.v.) ne dahi kimsenin îmanına kefalet yetkisini vermediğini hatırlatarak, önce kendi îmanlarını sınamalarını tavsiye ederim!...
Birilerine taraftar olmak, birilerine fanatikçe bağlanmak veya karşıtı olmak dünyevî, beşerî işlerdir ve asla ne îman göstergesi, ne de îman zaafiyeti olarak tarif edilmez. Bu tariflere Sevgili Karakoç Üstadın da çok sert olarak karşı çıkacağından eminim...
Gözünüz aydın!
"Kilise Türkçüsü(!)" televizyonumuz kapandı!...
Gönlünüz ferahladı, yeriniz genişledi mi?
Sizler de sevincinden zil takıp oynayanlardan mısınız?
Ben, size sizin gibi asla küfretmeyeceğim, küfretmem!...
Oynadığını hissettiklerime köçeklere çaldığım alkıştan vuruyorum sadece!
Sesini duyuyor musunuz?...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
TEVEKKELTÜ TEAL'ALLAH
Selâm, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: