Pazar, Şubat 17, 2008

YAKIN DÜNÜMÜZ VE BUGÜN...

Dün, bugün, yarın...
Yaşanmış, yaşanan, yaşanacak...
Yaşanmışla tecrübe kazanılır. Kazanılan tecrübe, yaşananda kullanılır. Kullanılan tecrübe ile yaşanan günde, yarına hazırlık yapılır...
Her insanın hayatındaki malzemeleri ve ve elindeki malzeme ile hazırlayabileceği hayat programını, basite indirgeyerek böyle formüle etmek mümkün...
Ve bunu, kime sorarsanız benzer kelime ve cümlelerle söyler...
Bu basit ama şaşmaz formülün adı; bütün hâfıza sözlüklerinde Kader'dir, Yazgı'dır, Alın Yazısı'dır, yani kaçınılmazdır... Bu basit formülü bilerek uygulamayanların yaptığının adı; -hele bir de yöneticilik gibi bir sorumlulukları varsa-"...gaflet, dalâlet ve hatta hıyânet....."tir...
Hafta sonundan istifâde ederek kitaplığımı bir daha elden ve gözden geçirmek istedim. Gözümün takıldığı ve hatırlayamadığım bir kitabı aldım elime. Bellek veya insan hâfızasının gücüne, dayanıklılığına hayret ettikten sonra; bütün hafızalara bir hatırlatma yapması düşüncesi ile bazı satır başlarını paylaşmak istedim:
"Önce CHP içinde çelişmeler, Atatürk'ü gölgelemeye çalışmalar, çeşitli yönde devrimlerden verilen tâvizler ve dalkavukların ortaya çıkardıkları 'millî şeflik' formülleri ile Cumhuriyetin ikinci aşaması başladı."
"Karaborsa, hacı ağaların türemesi, milletvekillerinin bile evlerini hava parasız kiraya vermemeleri, diğer etkenlerle birlikte siyâsi iktidara karşı tepkiler yarattı."
"Seçimlerden sonra muhalefet ile iktidarın çok kötü particiliğe başlamaları, eski İttihât terâkki ile itilâf partilerinin zihniyetini hortlattıkları görülünce, yeniden kuşkular başladı."
"İktidar, anayasanın içindeki bazı sözleri bahane ederek, Atatürk'ün dil devrimini yok edici bir gidişin içine girdi."
"Nato'ya girişimiz; nasıl olsa silah, araç ve yardımI alıyoruz diye bir zihniyet ile iktidar yöneticileri bütün tarihî geleneklerimize ve ordunun onuruna ters düşen tavizler veriyor, yabancılara denetim hakkı tanıyor, emir ve komuta zincirinde rütbe ve kıdem gözetmeden onlara bir üstünlük tanıyor..."
"Seçimlerde iktidar -yeniden- büyük bir çoğunlukla iktidara geldi. Fakat ülkenin yalnız politik ve sosyal bakımdan değil, artık ekonomik bakımdan da bozuk duruma geldiği görülüyor. Muhalefet bunları çok iyi istismar ediyor, iktidar ise giderek hırçınlaşıyor, bu iki partinin çirkin, yıkıcı ve kişisel kinli kavgalara dayanan çekişmeleri yurt yüzeyine yayılıyor, bu davranış ve zihniyet, köylüleri bile ayırıyor."
"İktidar ve muhalefet; kendi arzularına uygun bir komutan kadrosu kurmak için Silahlı Kuvvetlerin büyük komutanlarını, çeşitli seçim bölgelerinden aday koyuyor..."
"Seçimlerden sonra iktidar ile anamuhalefet arasındaki mücadele tüm düşmanlık ve yıkıcılık devresine girdi. Muhalefet, her konuyu en korkunç taktiklerle istismar ediyor, gizli ve açık yayıyor. Aydın geçinen çevreler de; silahlı güçlerdeki hoşnutsuzluğu durmadan tahrik ediyor. Halk ta iktidarın ilk yıllarda sağladığı ekonomik durumlardan giderek yoksunlaşıyor. İktidar ve muhalefetin ihtirası, partizanlıklar, meclis kavgaları, iktidarın çılgın davranışları giderek artıyor."
"Aydınları, kurumları ve silahlı güçleri hiçe saymalar ve ekonomik dengesizlikler ve bütün bunlarla beraber iktidar ve muhalefetin durmadan en kötü biçimde kavga ve çekişmeleri ve bunların yarattığı ortam...." diye devam eden bu ülke görünümü, bizlere Türkiye'yi târif ediyor değil mi?
Ve bu görünüm, günümüz Türkiye'sini değil tam 48 yıl önceki Türkiye'yi anlatan bir kitabın, önsözünden alıntılar!...Ve önsözün son cümlesi: ".....ve bunların yarattığı ortam, orduyu politikaya müdahele için çok zorlamıştı."
General Kenan ESENGİN'in "27 Mayıs ve Ordudaki Kıyımlar" adlı kitapçığından aldım bu satırları...
Günümüz ile 48 yıl öncesinin benzerliklerini ilgilenenlere hatırlatmak istedim sadece!...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: