Pazar, Şubat 03, 2008

İNANDIĞIM SEVDAM; ÜLKÜCÜLÜK...

Bazı sözler vardır; düşüneni de, söyleyeni de, söyleneni de incitir! Ama bu sözler, doğru olduğu için de mutlaka söylenmelidir. Çünkü bu sözler, dost sözleridir ve acıdır.
Bu sözler, zamanında söylenirse; "Dün neden söylemedin?!" diye gecikmişlikle; gününden önce söylenirse; "Şimdi zamanı mı?!" diye acelecilikle suçlanır!...
Tekrarlıyorum: Bu sözler, mutlaka söylenmelidir.
Seven; sevdiğini, sevdiklerini başkalarının incitmelerine izin vermemek için bu doğruları söylemek zorundadır.
Bu yüzden yaklaşık iki yılda bir, söylemezsem beni, söylersem sevdiklerimi incitecek sözlerimi söylemek durumundayım!
Körlerin, el yordamıyla tuttukları yeri tariflerinden fil tarifi çıkmaz! Fanatizmin körlüğü ile de memleketimizin mes'eleleri doğru tesbit edilemez, çare üretilemez veya çare üreteceklere destek verilemez!....
Müslüman kadınların örtünmesinin Allah emri olduğunu bilenlerdenim.
" Ey inananlar! Allah'a itaat edin. Peygambere ve sizden olan ululemre de itaat edin. (Nisa-59-)" ayetindeki ilâhi buyrukla, ululemre itatatin de din gereği olduğunu bilirim.
İnsanların, fiziki özelliklerini birbirleriyle yarıştırmasının mantığı vardır. Boyun uzunluğu-kısalığı, sıkletin ağırlığı-hafifliği, kol kuvvetinin azlığı-çokluğu, saç rengi, göz rengi birbiriyle mukâyese kabul eder.
Sevgi ve nefretin mukâyesesi ise mümkün değildir. Sevgi ve nefret hissedenin kapasitesiyle düz orantılı seviyededir. Hele îmanın mukâyesesi asla mümkün değildir. Çünkü îman, kuluyla Allah(c.c.) arasındaki bir gerçektir. Sadece O bilir...
Bu yüzden -hâşâ- ne kimsenin îmânını ölçmeye yeltenir, ne de îmânımızı kimsenin ölçmesine izin veririz.
Çok kıymet verdiğim bir sitede; site yöneticileri, bendenizden ülkücülüğün tarifini istemişler!... Sorana kolay!...
Bir yerlerden okunanla, birilerinin tarifi ile ülkücülük anlatmak ta kolay! Ama nasıl ki sevgi ve nefretin anlatılması ancak yaşanarak ve olaylar karşısındaki tavırlarla ortaya koyulursa; ülkücülük te olaylar karşısındaki ortaya koyulan tavırla belli olur diye düşünmekteyim. Yine de ülküdaşlarımın meraklarını ve sorularını emir telâkki ederek, dilimin gücü kadar anladığım, yaşamaya gayret ettiğim ülkücülüğü ifâdeye gayret edeyim:
Ülkücülüğü, sevdâmızı anlat dediler, SEVDÂ ERLERİ !...
Sevdâmızı anlat diye rica ettiler!...
Çok kolay gibi gelen bu iş; iki gecedir patlattı beynimi, zonklattı şakaklarımı... Sevdâyı yaşamak kolaydı sevdalı için ama anlatması, ne mümkün?!...
Sevdâmızı paylaştığımız Sevdâ Erleri istemişler bir kere, anlatmalıyız SEVDÂMIZ'ı...
Zor ama, Sevdâmızı bize bahşeden Rabbimiz'e sığınarak başlayalım bir kere...
Sevdâmızı, ülkücülüğü tarife; Sevda Erleri'nin başlarından, Sultan Alparslan'ı hatırlayıp hatırlatarak başlamak isterim.
Vasiyeti üzerine; "Gökyüzüne kadar yükselen Alparslan'ın büyüklüğünü görmüş olanlar, gelsinler şimdi onu Merv'de bir avuç toprak altında görsünler." şeklindeki mezar taşıyla madalyalı bir Sultan, bir Sevdâ Eri'yle...
15.000 kişilik mütevâzi ama her biri bir Sevdâ Eri olan ordusuyla 200.000 kişilik Haçlı Ordusunu târ u mâr edip Rum İmparatoru Romen Diyogen'i esir alan kahraman kumandanla... Muzafferce dönüşünü kutlamaya hazırlanan milletine; "Karşılamayın!.. Yanımda yenilmiş bir hükümdâr vardır, onu rahatsız etmek istemem!..." haberiyle tarihe şerh düşecek kadar güçlü bir mühürdârla...
Mezar taşına târif olarak yazılan "Gökyüzüne kadar yükselen...." sıfatını, niye ve nasıl kazandığını, anlatmaktan zevk aldığımız bir Sevdâ Eri'yle... Sağlığında dünyaya sığmayan, gökyüzüne yükselen; ölümünden sonra bir avuç toprağın altına sığan ama bu kere de tarihe sığmayan bir tariftir Sevdâmız...
Diriliğinde iri, bitiş diye tariflenen ölümünde büyümesiyle tariflidir... Öldükçe çoğalan, çoğaldıkça ölen erlerin sevdâsıdır Sevdâmız...
Bu Sevda; hiçkimsenin sahiplenemeyeceği kadar özel, bu sevda, kendini Türk hisseden her yürekle paylaşılacak kadar da büyük...
Bu büyük Sevdâ'nın sevdâlıları da büyüktür...
Bu SEVDA ERLERİ'nden yoldaşları, râzıdır. Şühedâ râzıdır bu ERLER'den. Ulemâ râzıdır, ümerâ râzıdır. Bu ERLER'den evliyâ râzıdır, Alperenler râzıdır. Bu ERLER'den Peygamber(s.a.v.) "Aguşunu" açıp bekleyecek kadar râzı, bu ERLER'den Allah(c.c.) râzıdır...
Çünkü Nizâm-ı âlemdir bu Erlerin sevdâsı. Bu Erlerin Sevdâsı İlâyı Kelimetullâh'tır...
"Nerde bir Türk varsa ora bizimdir." diyebilecek kadar alıcı, "Komşusu açken tok yatan bizden değildir." emrini uygulayacak kadar vericidir bu Sevdâ Erleri...
"Hiç kimse kimsesiz değil herkesin var bir kimsesi
Hiç kimsesiz kaldım medet Kimsesizler Kimsesi.." diye kendini tarifleyerek Fâtih olan ve 600 yıldır Fâtih kalabilen erlerdir...
Dünya malı tarifli zenginliğe, tenezzül etmeyecek kadar tok gözlü, şehâdetinde cebinden 35 kuruş çıkan İmamoğlu kadar zengindir bu Sevdâ Erleri...
Bu Sevda Erleri'nden küsülmez ve küstürmek te mümkün değildir bu Sevda Erleri'ni!...
Açılışı Sultan Alparslan'la yapılan ve yaklaşık bin yıl sonra - haçlı dünyaya inat- açık ve diri tutmaya çalışan Başbuğ Alparslan'la devam eden bu sevdâ; Bayrağı indirmemecesine, Ezan'ı dindirmemecesine sürmeli, sürer...
Bir kara sevdâdır bizim SEVDÂMIZ.
Çekildikçe aklanır ve karatoprakla paklanır...
Elbette her yürek tutulamaz ve elbette Sevdâ Eri'nden başkasının yüreği, dayanamaz bu Sevda'ya!...
Bu Sevda, kutludur. Millet adına umutludur bu Sevdâ... Bu Sevdâ Erleri'nde rehber Kur'an, hedef Tûran'dır... En büyük ödülü Şehâdet, madalyası gâzilik'tir bu Sevdâ'nın.
Bu yüzden yürek gerektirir.
Bu Sevdâ özeldir. Bu Sevdânın Erleri, özeldir. Özel sevdânın özel erleri ile yaşatılan bu Sevdâ, özelliği kadar güzeldir...
Bu Sevdanın Erleri, Sultan Alparslan'la esir aldığı imparatoru incitmemek için kutlama yaptırmayacak kadar nâzik; Muhteşem Türk Başbuğ Atatürk'le yendiği ve kovduğu işgalci milletlerin bayrağını yerden kaldırtacak kadar incedir.
Bu nezâketleri, bu incelikleri ile kazandıkları Allah'ın Rızâsıyla; 15.000 kişiyle 200.000 kişilik orduyu, yokluklar içinde yedi Düveli dize getirecek kadar da güçlüdür bu SEVDÂ ERLERİ...
Bu sevdânın mensupları erdir erkektir...
Erendir, Alperendir bu Sevdânın Erleri.
Ölenlerinin şehit, kalanlarının Gâzîlik'le madalyalandığı; Türk'e göre, Türk için, Türk'e özel sevdâdır SEVDÂMIZ, ÜLKÜCÜLÜK...
Bu Sevdâ, anlatılmaz erenler!...
Anlatılamaz!...
Bu sevdâ, Allah nasip etmişse yaşanır sadece... Bu Sevdânın Erleri'ni tanıyanlar şanslıdır, tanımayanlar bahtsız!...
Savaşlarıyla özelleşir, öğütleriyle güzelleşirler bu ERLER...
Bu erler, Sevdâmızın Erleri'dirler... Sevdâmız'a sevdâ tarifini yakıştıran sıfatlardır bu Erler!... Destanlar, bu sevdâ erleri için; bu sevdâ erleri destanlaşmak içindir...
Her devirde destandır sevdâmız; her devirde destan devleridir Sevdâmızın Erleri...
Zorlandım erenler!...
Ülkücülüğü, Sevdâmızı anlatmaya niyetlendim, zorlandım!...
Bir Sevdâ Süvârisi olarak Sevdâ Erleri'nden arlandım!...
Bu Sevdâ Erleri'den uzak kalmaktansa bütün dünya ikbâllerinden uzaklaşmayı tercih ederim...
Allah(c.c.) Sevdâmızı korusun. Sevdâ Erleri'nin sevdâsını artırsın.
Dünya durdukça Türk dursun, Tanrı Türk'ü Korusun...
"TÜRK'ÜM.BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR"
TEVEKKELTÜ TEAL'ALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: