Salı, Şubat 19, 2008

ARİF NİHAT'ÇA GÖRMEK...

"GÖRMEK
İki büyük manzara var:
Göz kapaklarımı açar;
Rengi biçimi görürüm
Kapar, içimi görürüm." Arif Nihât ASYA

Söz ustası A.Nihat Asya'yı bir kez daha râhmet ve minnetle yâd ederek Başbakan'a, Recep Tayyip Erdoğan'a sesleneceğim. Becerebildiğimce Arif Nihat'ça!...
Allah(c.c.) dostluğundan dem vurmakla, öfkeli hitâbet san'atıyla bitmez bu işler!... Hakk'tan, hakkaniyetten bahsederek, hamâset yaparak ta olmaz bu işler!...
Lâkin haklısın!...
Seçimlerden önce de; "Bu memlekette sizden başka siyâsetten anlayan mı yok?" veya benzeri söylemlerle sendikaları ve işçileri hafifsediğini unuttular! Unuttuk!
"Hâfıza-y-ı beşer nisyân ile malûldür." gerçeğini, biz bu kadar net yansıtırsak elbette siz de uygulamalarınızda haklısınız!...
PKK'lıların, bölücü hâinlerin, bölücü hâin kadınların Ankara sokaklarında 50-60 kişi ile yürüdüklerini; "Kimsenin namusu olmak istemiyoruz!" diye cırladıklarını, hatırlıyorum. Ve bu hainler rahat slogan atsılar diye 1500-2000 polisin görevlendirildiğini hatırlıyorum. Bu hâin kadınların can güvenliğini sağlamakla görevli, bir polis memuru kızımızın, ağlayarak bana; "Amcacığım! Ne yapabilirim? Emir böyle!" diye seslice şikâyetlendiğini hatırlıyorum!...
Tekel İşçileri'nin ekmeklerine sahip çıkmak adına, meşrû haklarını kullanmak için yaptıkları toplantıda; bölücülere, hainlere gösterilen toleransın onlardan esirgendiğini görünce ben de, öfkeyle yerleri yumrukladım!...
Ankara'da hava sıcaklığı eksi bilmem kaç derece. Ve bu soğuğa rağmen panzerlerden sıkılan tazyikli sularla; çoluk-çocuk sahibi ve şerefli aile babalarına revâ görülen işkence ve hakareti, hazmedemedim!...
Dünyanın hiç bir yerinde, ve hiç bir sistemde vergi gelirlerinin büyük kısmını karşılayan emekçilere revâ görülen bu hakarete, bizden başkası tepkisiz kalamaz!...
Türkiye ve Türkiyeli'lerin Başbakanı; gözlerinizin açık olduğunu, göz kapaklarınızı açarak rengi-biçimi ve bu emekçilere yaplan açık işkenceyi gördüğünüzü biliyorum!...
Allah aşkına bir de göz kapaklarınızı kapatarak içinize bakın!...
İçinizde sızlayan bir yerler var mıııı?...
Allah bağışlasın oğlunuza kelepir düşürerek aldığınız gemiciğin parası; bu kışta kıyamette ıslatılarak yerlerde sürükletilen işçilerin tamamının ihtiyâcına yeter herhalde biliyor musunuz?... Veya bize öyle geliyor nedense!...
Nemrût'a, Firâvun'a, Süleymân'a kalmayan dünya, size de kalmayacak biliyor musunuz?
Çok istediğiniz, çok arzuladığınız, sesli söyleyemeyip fısıltıyla özlediğiniz pâdişâhlık yönetimini size hatırlatmak ve demokratik olarak sağladığınız pâdişâhlığınızdan hareketle diyorum ki;
"Mağrûr olma Pâdişâhım! Senden büyük Allah vaaaaar!..."
Bu yerlerde süründürerek, kış günü ıslatarak zatürre etmeğe çalıştığınız insanların ve bu insanların yakınlarının, sizden sandıkta intikam alacaklarını, alabileceklerini hiç mi düşünemediniz?...
Bu kadar mı yerinizden ve meclis'te sağladığınız sayısal çoğunluktan dolayı kibirli ve kalıcı olduğunuzu zannediyorsunuz?!...
Yüksekten düşenin canı, çok yanar biliyor musunuz?
PKK'lıları korutup, çoluk-çocuklarının rızkı için sokaklarda haklarını arayan bu emekçilere revâ gördüğünüz işkencenin hesâbını; kimse sormaz-soramazsa bilesiniz ki millet, mutlaka sandıkta soracaktır!...
Ama milletliğin asâletiyle asla sizi ıslatmadan!...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: