Salı, Şubat 12, 2008

İNSAFSIZ İNSÂNÎ MÜCÂDELE !...

İnsanlar, insanlık tarihi boyunca; kişiler, aileler, kabîleler ve milletler mücâdelesini yapagelmişlerdir.
Bu mücâdeleler, her zaman seviyeli ve âdilâne olmamış, aksine çok çetin, çok insâfsız ve çok nankörce yapılmış mücadelelerdir. Çok gariptir ki; bu mücadelelerin tarafları, kendi aralarında kendilerine göre yüzde yüz haklıdırlar!... Çünkü her iki tarafta, insanlığından kaynaklanan hem eşref-î mahlûkat özelliğinin hakkını, hem de Kur'an'daki tarifi ile "zayıf, zalim ve nankör" özelliğinin hakkını savunurlar ve verirler!...
Mücâdele edenler de, bu mücâdeleleri izleyenler de, bu mücâdelelere taraf veya karşı olanlar da insân olunca, haklı haksız târifi hem kolay, hem de anlatılamayacak kadar güçleşir!...
Canlı mahlûkattan en belirgin farkıyla insân; kutuplaşsa da, can-hîrâş mücâdelelere girse de, anlaşılmaz ve anlatılamaz kanlar akıtsa da, bu yaptıklarını aklıyla yapıp, yapacaklarına da aklıyla plânlar kurduğu için kendi açısından yüzde yüz haklıdır!...
Bu târif kişiler arasında da, aileler arasında da, kabileler arasında da, milletler arasında da böyle gelmiş, böyle de gidecektir...
Ben; milliyetçiliğin evde, aileden başladığına inananlardanım. Ailesinin savunuculuğunu yapmayan-yapamayan birinin; akrabasının, komşusunun, arkadaşlarının, dostlarının savunuculuğunu yapmaya soyunmasını inandırıcı bulmam. Komşusunun, arkadaşlarının, akrabalarının savunuculuğunu yapmayan-yapamayan birinin de milliyetçiliğine inanmam!...
İkbâl ve şahsî çıkarları uğruna kardeşini, yakın akrabalarını, yakın dost ve arkadaşlarını dışlayan, onlardan kendi makamını kaybetme adına korkanların; toplumsal mes'elelerde, millî mes'elelerde kendilerinden başkalarını düşüneceklerine de inanmam ve böyle bir istisnâ da yoktur!...
Hz.Peygamberimiz(s.a.v) hâricinde böyle birini bilen varsa, belirtsin lütfen. İslâm ulularından örnekler vermeğe çalışanlar mutlaka çıkacaktır ki onlara cevabımız da mevcuttur inşallah!...
Bu mücâdele, dediğimiz gibi insanlık tarihiyle beraber var olan bir mücâdeledir. İnsanın güce teslim olması da, insânî bir gerçektir!... Ama her teslîmiyetin sonunda, ilk fırsatta korkunç intikam olaylarını da görürüz ve biliriz.
Hatırlamamıza, görmemize, bilmemize rağmen de bu intikam uygulamalarını engellemeğe kimsenin gücü yetmemiştir, yetmeyecektir maalesef!...
Meselâ; İslâmiyetin doğuş ve gelişme sürecindeki Haşimîler ile Emevîler arasındaki sert mücâdele; Hz. Peygamberimiz(s.a.v)'in sağlığında İslâmın kesin galibiyetiyle, Asr-ı Saâdet döneminde kesilir. Resûlullah(s.sv.), dünyasını değişir değişmez Emevîlerin intikam süreci başlar. Allah adıyla ve İslâm'a hiç yakışmayan, uymayan uygulamaları hatırlarız.
Bu insafsız ve insâni süreç; bütün dünyada ve bütün milletlerde de aynıdır. Dolayısıyla da bizde de yani Türkiye'de de, aynı insâfsız ama insâni mücâdelelerin tanığı olmuşuz, oluruz.
Sağlığında güç yetirilemediği için teslîm olunan kişiden, ölümüyle birlikte intikam faaliyetleri başlar.
Millî Kurtuluş Mücâdelemizde de bu insânî tecelliyi izleyebiliriz eğer görmek istersek. Sağlığında Atatürk'e çok sert muhalif olmalarına rağmen güçleri yetmediği için teslîm olan ama Atatürk ölür ölmez intikam hisleriyle O'nun yaptıklarına saldırıları ve O'nun yaptıklarını bozma faaliyetlerini görürüz.
Osmanlı'nın son dönemlerinde, müstevlîlerle birlikte hareket eden, padişah ve halîfe taraftarları; güç yetiremedikleri ve teslîm oldukları Kuvayı Milliye'den intikam hırs ve plânlarını, Atatürk'ün ölümüne ertelemişlerdir. Dikkatle, tarafsıca ve insafla bakarsak 10 kasım 1938'den itibâren periyodik olarak Atatürk ve kuşağının Cumhuriyeti ile savaş başlatılmıştır. Adım adım Cumhuriyeti sonlandırmağa yaklaşan veya yaklaştığını zanneden zihniyet, yaklaşık 90 yıllık intikam hırsı ile doludur!...
Bu yüzden de; meşrû sayılmayan, dar'ül harp ilan edilen ve bu sebeple de vergi vermemeği, yasalarına uymamayı kahramanlık ve cihâd diye tarif eden zihniyetlerin, cemaatlerin; normalde birbirleriyle çok sert mücadelelerini, birbirlerine çok sert ithamlarını bilmemize rağmen, müşterek düşman gördükleri Cumhuriyet kazanımlarına karşı güç birliklerini izlemekteyiz!...
Bana göre işleyen sürecin zâlimliği, -yine insâni bir davranışla- Cumhuriyet'ten intikam için güç birliği yapmış grupların karşısında, Cumhuriyetçilerin de aynı mantıkla güç birliğini sağlayamamış olmalarından kaynaklıdır...
Atatürk'ün; hilâfet ve pâdişahçılarca düşman ilan edilen ideallerinin devamını, kendisine ülkü edinmiş Alparslan Türkeş'in de; sağlığında kendine biat edenlerce, ölümünden sonra aynı intikam hisleriyle, ideallerinin sekteye uğratıldığını kabullenmek zor olmasa gerek!...
Bu söylediklerim, herkesin gördüğü, herkesin kendi aralarında birbirine fısıldadığı ama geçek olduğu için de söylenmesinden korkulan, acı gerçeklerdir maalesef!...
İnsanlığın fıtratına ve tarihine yakışır bir tarifle; güç birliği sağlanıncaya kadar da bu intikam uygulamasının süreceğini biliyorum.
İki taraftan biri; yani intikamcıların veya Cumhuriyetçilerin kesin galibiyetlerine kadar da bu insafsız süreci maalesef yaşayacağız!...
Allah(c.c.); kaçanın da, kovalayanın da Allah dediği bu süreçte elbette haklıya yardım edecektir. Mücadele ederek sonucunu bekleyeceğiz, başka yolu yok!...
Bu insafsız mücadele, maalesef kabul etmesek te insânidir!...
"TÜRK'ÜM.BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
TEVEKKELTÜ TEAL'ALLAH
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: