Pazartesi, Şubat 11, 2008

NE MUTLU...

Bu Çocuk, benim aklımı kaldırıyor!...
Bam teline-bam teline basıyor yüreğimin bu Çocuk!...
Bana, Bilge Kaan-KülTigin Kardeşler'in, Bilge Tonyukuk'unu hatırlatıyor!... Köse Mihal'leri hatırlatıyor...
Seviyorum bu Çocuğu...
Bu Çocuk; çok bizden, çok benden ve ben, bu Çocuk'ta kendimi bulabiliyor, kendimi hissedebiliyorum!...
Çocuk dediysem, kocaman bir delikanlı!... Kocaman bir delikanlı ve kocaman delikanlılığından çok daha büyük bir yürek sahibi...
Okuyor bu Çocuk. Araştırıyor, dünyayı gözlemliyor ve duyduklarını, hissettiklerini cesurca kâğıda, köşesine, gazetesine dökebiliyor bu Çocuk!...
Bu Çocuğu, bu Atatürk hayrânı genci, bu sâdık Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını tanımayanlar, şanssız Vallâhî, biliyor musunuz?!...
Bu Çocuk; Türkiyeli!... Türkiye'yi vatan belleyen, vatan târifini çok iyi bilen bir yürek!... Toprağın vatan olabilmesi için gereken herşeyin farkında. Biliyor ki toprağın vatanlaşabilmesi için canla çapalanıp, kanla harmanlanması lâzım!... Biliyor ki toprağın vatanlaşabilmesi için uğrunda ölünmesi lâzım!...
Bu Çocuk; "Türkiye! Atatürk'ü Allâh'a borçlusun... Geri kalan herşeyi de Atatürk'e... Titre ve kendine gel!..." diye Türkiye'ye seslenebilecek kadar da millî...
Bu Çocuk; AB ve art niyetli AB sancaktarı, yerli işbirlikçi, duygu yoksunları ve "Dolma kalemler"e göre, "Azınlık"tan!...
Kim nasıl târif ederse etsin, kim nasıl görürse görsün, tanıdım tanıyalı bu Çocuğun bizden olduğunu, o kadar hissediyorum ki !...
Mozaik, çiçek bahçesi ve Türkiyeli tariflerine oldum olası karşı gelmiş ve bu tariflerden çok rahatsız olmuştum...
"Türkiyeli" deyimini, tâbirini, ilk defa bu kadar güzel ve "Türk" gibi anlaşılmasını sağlayabilen lezzetle, söyleyebilen biriyle muhatabım!...
"Bu Çocuk! Bu Çocuk!" diye bağrıma basasım gelen bu delikanlı, bir Rûm Vatandaşımız... Bu çocuk; bir yazımda daha sözlerini taşıyarak sizlere duyurmaktan haz ve onur duyduğum, Stefo SEYİSOĞLU...
Aslında bu Delikanlıyı; televizyon televizyon taşıyarak,gazete gazete resimleyerek, gerçekten karşılıksız sevmek ne demekmiş öğrenilsin diye, konuşturmak gerek!
Stefo'yu bir daha konu etmeme sebep olan olayı, köşesinden okudum. En az Stefo kadar öfkelendim!...
Ve öfkesini bile, sitemini bile sevgisiyle kamufle ederek belirtebilen bu genç yüreği, her kes tanısın istedim! Her kes tanısın ve her kes sevsin istedim Stefo'yu...
Stefo; kendisini çok inciten bir olayı ve tepkisini, çağıl-çağıl çağıldayan duygu yüklü Türkçesi ile anlattıktan sonra, öfkesini şöyle noktalayabiliyor:
"Vicdân muhâsebesi, bakkal defterlerinde yapılmaz...
Yüreklerde yapılır... Varsa! Anlayana...
Ne mutlu ''Türkiyeli'yim'' diyene... Ne mutlu yüreği güzel sizlere... Ne mutlu sizlerle koyun koyuna yaşayan bizlere...
Ve kardeşliğimize ne mutlu..."

Böylesi yüreğe, kim ne diyebilir?
Böylesi bir yüreğin; "Türkiyeli" veya "Türkiyeliyim." demesine kimin itirazı olabilir?... Böylesine yürekten ve vatanlaştırarak "Türkiyeliyim." diyebilen Stefo'yu, hangi "Ne mutlu Türk'üm diyene." diyebilen Türk, kardeş olarak görmez?...
Hiç; Meclisimiz'de yemin edip, milyon-milyon YTL maaş alıp, milletin ve devletin bölünmez bütünlüğünü hedef almış hainlerin söylemlerine benziyor mu Stefo'nun; "Türkiyeliyim ve Türkiye vatanımdır." diyen Türkçe üslûbu?...
Türkiye'ye; "Titre ve kendine gel!..." diye seslenen Stefo'nun sesi, Bilge Tonyukuk'un sesini hatırlatmıyor mu?...
Aklımı aldın be Çocuk!...
Seni çok seviyorum. Seni sevenleri ve senin sevdiklerini de seviyorum. Seni sevmeyenler ise otomatikman hasmımdır Stefo!...
Asıl; "Ne mutlu sizlerle koyun koyuna yaşayan bizlere..." sözünü, izin verirsen ben söyleyeyim Stefo!
Senin gibi bütünleyicilere, katalizörlere öylesine hasretimki...
"TÜRK'ÜM. BU AD HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
TEVEKKELTÜ TEAL'ALLAH
Selâm, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: