Cuma, Şubat 15, 2008

ÂLİMLERİMİZ İMDÂT !...

Medet Ya Rabbi!...
Dostlar, imdÂt!...
Evvel Allah(c.c.)'ın himmetine, sonra da siz Dostlarımın yardımlarınıza ihtiyÂcım var! Endişelenmeyin lütfen yardım talebim nakdî değil. Sıkıntım, bilgi eksikliğimden, -hâşâ-dünyevî meşgâlelerden değil!...
İdeâlimi anlatmakta ve anlatılanları ideâlimle benzeştirmekte sıkıntım var!...
Elimize iki ucu da pis bir değnek sıkıştırdılar! "Aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık..." açmazındayım!...
Türk'ü, Atatürk'ü,Türkiye'yi, Bayrağımı ve Türkiye'yi de içinde hayal ettiğim Tûran'ı, Türk'ün mukaddeslerini sevdiğimi; bunları sevenleri de sevdiğimi haykırdım durdum yıllardır. Bunları sevmeyenleri de otomatikman hasım îlan ettim.
Îlan ettim de ne oldu? Bir Ergenekon Çetesi'ne bile dâhil etmediler beni!...
Gazetelere bakıyorum; muhabirlerle muharrirler görev değişimi yapmışlar! Muharrirler, köşelerinde habercilik yaparken ve haberlerini yorumlayarak verdikleri için dikkat çekerken ve bu dikkat çekilmenin dozuna göre de ya tutuklanıp, ya da servet sahibi olurlarken, muhabirlerin artık esâmîleri okunmaz oldu!..Ortada da korkunç bir bilgilendirme kirliliği!...
Bu arada yine sözümü ortaya söylemeliyim ki kim üzerine alınırsa ona kalsın!...
Dostlar; 60 yıla yaklaşan ömrümün, abartısız 40 yılını hareketli yaşadım şükürler olsun. Bu hareketli yaşantım dolayısıyla da; Türkiye'nin en zirvedeki kişileriyle ve en popüler kişilikleriyle, dolu-dolu röpörtajlarım, sohbetlerim, dostluklarım, arkadaşlıklarım ve paylaşımlarım oldu. Tabi bu paylaşımlarım da asla nakdî değil. Hep fikir teâtisinde bulunduk bu seçkin kişi ve kişiliklerle. Yine hayatımın yaklaşık 30 yılında elimde kalemim var. Ben fakîri tanıyanlar, okuduğumu, araştırdığımı ve hissettiklerimi yazdığımı hep bilirler. Ama bir şeyi de bilirler ki bu yüzden de benimle her şeylerini bütün samimiyetleriyle konuşurlar. Bilirler ki adını bendenizin koyduğum "Vicdânî Namusum" gereği, konuşulanları kendimle mezâra taşırım.
Bilirler ki aslında herkesin duymasında kesinlikle fayda gördüğüm sözleri bile sahibinden izin almadan aslâ yazmam...
Bu tanıdıklarımın yolda yürürken, ayaklarını yan basmaları bile haber özelliği taşırken, habercilik pazarlık malzemesi, muharrîrlik bu kadar aynîyyâtlaştırılmışken, benim ettiğim sohbetleri anlatmaya niyetlensem, bana çok yarar değil mi?!...
Hamd ederim ki şimdiye kadar yapabildiysem ve bu tanıdıklarımın bir kaç tanesi ile de çok sert münâkaşalarım olmasına rağmen anlatmışsam, şimdiden sonra da anlatabilirim!...
Neyse!
Dostlar;
Körlerin tuttukları yerini târifle fili anlatmalarına dönen; türban, tesettür, millet ve milliyetçilik, hepsini kapsadığına inandığım ülkücülük,vatanperverlik, Cumhuriyetçilik, Cumhuriyetin sağladığı kazanımlar, Atatürk severlik, laiklik tarifsiz kaldı farkında mısınız?
Varlıklarıyla müftehîr olduğum, gönlümün mûtenâ tahtlarında mûkim Güzel insanlar; Sayın Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk Beyfendi'den, Sayın Diyânet İşleri -eski- Başkanı Mehmet Nûri Yılmaz Beyfendi'den veya hocaefendilerden ve Kur'an'ın gramerini bilmekle övündüklerini duyduğum zevâttan; Allah rızası için Nûr Sûresi 30-31. âyetleri'nin günümüz Türkçesine meâlini değil tercümesini istirhâm ediyorum. Benim de, -Vallahi- milletin de ihtiyâcımız var!...
Bilimsel Araştırma Analisti Mustafa SAĞ'ın yeni yayınladığı; "Evrensel ÇAĞRI KUR'AN MEÂLİ"nde, bu âyetlerde baş örtüsünden bahsedilmediği söyleniyor!
Âyetlerin açıklamalarında da;"........"baş örtüsü" diye bir kelime geçmemektedir. Buna rağmen,tüm Kur'an tefsirlerinde ve çevirilerinde Kur'an ayeti "baş örtüsü" olarak çevrilmiştir. Halbuki ayette geçen "HIMAR" kelimesi "baş örtmek" anlamına değil,sadece"örtmek" anlamına gelmektedir. Eğer herhangi bir şey örtülecek ise, o şeyin vurgulanması gerekir. Örneğin masa örtüsü derken, örtmek kelimesinin yanına masa kelimesinin gelmesi gibi, baş örtüsü dendiği zaman da "örtmek" "hımar" kelimesinin yanına "baş" "re's" kelimesinin "hımarü-re's" şeklinde gelmesi gerekir. Ayetteki "hımar" "örtü" kelimesinin yanında geçen ve vurgulayan kelime "cuyub" kelimesidir ki "yaka" veya "göğüs" anlamına gelir. Çünkü, aynı kelime "cuyub" bir başka ayette(28/32) Hz. Musa'nın "güğsüne/koynuna elini soktuğu" şeklinde geçer. Yani "cuyub" kelimesi, "hımar" örtmek kelimesi ile kullanıldığı zaman,"bihumûrihinne ala cuyubihinne" başını örtmek değil,"göğsünün üzerini örtmek" anlamına gelmektedir.Geleneksel tüm yorumcular, Kur'an ayetini bilimsel bir bakışla değil de,birbirlerini taklit edip, "Baş örtülerini yakalarının üzerine kadar örtsünler" diyerek, "felyedribne" fiillini de "örtsünler" diye tercüme etmişlerdir. Bu geleneksel yorumcular, "DaReBe" kökünden gelen bu kelimeyi burada " Baş örtülerini .... örtsünler" derken bir başka yerde aynı "DaRaBe" kelimesini "Kadınları DÖVÜN" (Bak.4/34) diye çevirmişlerdir. Özetle, Kur'an'ın orijinal ayeti tüm açıklığı ile ortadayken, elverişli bir siyasal kullanım malzemesi olarak, sürekli gündemde tutulan baş örtüsü, Kur'an'ın değil,geleneklerin, kişisel görüşlerin dinleştirilmesinden kaynaklanmaktadır." (bir siteden iktibâs) deniliyor!...
Benim de aklım karışıyor! Aklım karıştığı zaman da ben fakîre itimat eden sevdiklerimin akıllarını karıştırmaktan korkuyorum!... Böyle bir vebâlden Allah(c.c.)'a sığınırım.
Dostlar; Allah rızası için imdât!...
Dînimiz'i, bir parça bezin arkasına saklanarak bu kadar pây-mâl etmelerine, Allah rızası için izin vermeyin. Müdahele edin!...
Bu aynı zamanda âlimler olarak, sizlerin göreviniz değil mi?...
"TÜRK'ÜM.BU AD HER ÜNVANDAN SÜTÜNDÜR."
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: